Ancak yapışkan kimyasallar genellikle betondan çok farklı davranır ve zamanla bu yapıştırıcılar daha da kötü çatlaklara yol açabilir. | TED | لكن المواد الكيميائية اللزجة تتصرف بشكل مختلف جدًا عن الخرسانة، ومع الوقت، هذه المواد اللاصقة قد تؤدي إلي تشققات أسوء. |
Çok fazla hastalık vardı, hastalığı farklı şekilde ele aldılar. | TED | كان هناك الكثير من الأمراض، التي اقتربوا منها بشكل مختلف. |
Geçmişi haritalamak için, farklı bir şekilde bakmam gerektiğini biliyordum. | TED | لمحاولة رسم خريطة الماضي، عرفت أنه علي أن أرى بشكل مختلف. |
Çünkü cazibe yüzyıllar boyunca çok belirli bir anlama sahipti, ve bu kelime düşündüğümüz anlamından çok daha farklı şekillerde kullanıldı. | TED | لأنه ولمدة عقود، كلمة الإبهار كان لها معنى محدد جداً والكلمة تم استخدامها بشكل مختلف عن ما نعتقد أنها فعلياً الآن |
İnsanlar artık bana başka türlü bakıyordu. Birinin emrinde olduğumu biliyorlardı. | Open Subtitles | كانت الناس تنظر إلى بشكل مختلف كانوا يعرفون أن وراءي شخص ما |
Biraz daha çok param var diye bana farklı gözle bakma. | Open Subtitles | لا تنظر لي بشكل مختلف لأنني حصلت على القليل من النقود |
Her bir şeyler hatırladığımda farklı açıdan bakmak zorundayım artık. | Open Subtitles | في كل مرة اتذكر شيئاً يجب علي ان القي نظرة عليه بشكل مختلف الان |
Kurallardan ve insanlara farklı bir gözle bakmaktan falan bahsetti. | Open Subtitles | هو كَانَ يَتحدّثُ عن القواعدِ ونَظْر إلى ناسِ بشكل مختلف. |
Ya da FBI buraya gelip çok farklı bir program sunabilir. | Open Subtitles | أو يمكن أن يأتي العملاء الفيدراليون إلى هنا ويستقبلوك بشكل مختلف |
Ve bu şekilde düşündüğünde onu çok farklı kullandığını görebilirsiniz | TED | وهو يستخدمه بشكل مختلف جدا بمجرّد ما تفكّر فيه بهذه الطريقة. |
Ve dedik ki, "Kadınlardaki yağlı plağın aslında erkeklerdekinden çok farklı olduğunu, ve farklı biriktiği farzedeceğiz." | TED | وقلنا: سنفترض أن الجلطة الكبيرة في النساء قد تكون مختلفة حقيقة وتحتضن بشكل مختلف عن الرجال |
Bu bir çeşit insani bir durumdur; önemsediğimiz insanları farklı şekilde dinleriz. | TED | هذا هو حال البشر؛ حيث نستمع للناس الذين نهتم لأمرهم بشكل مختلف. |
Bunun yerine, geriye dönüp baktığında farklı şekilde yapmış olmayı dilediği sadece tek bir şey olduğunu ifade etmiştir. | Open Subtitles | بدلا من ذلك نظر للوراء ، كان هناك شيء واحد فقط قبل كل شيء تمنّى بأنّه يفعله بشكل مختلف |
Yapmak istediğim şey, farklı bir şekilde yaklaştığımız ve uğraştığımız çalışma alanlarımdan kısaca birkaç örnek sunmak. | TED | ما سأقوم به هو عرض بعض الأمثلة باختصار من عملي على بعض المجالات حيث نحاول أن نتناول هذه المسائل بشكل مختلف. |
Bütün o filmleri internette ücretsiz yayınladık ve filmleri paylaşıp müziği farklı bir şekilde yansıtmak istedik. | TED | نشرنا كل تلك الأفلام بالمجان على الإنترنت أردنا مشاركة كل تلك الأفلام لإظهار الموسيقى بشكل مختلف. |
Peki farklı insanlar aynı acı verici uyaranlara maruz kalmalarına rağmen nasıl acıyı çok farklı şekillerde deneyimliyorlar? | TED | كيف يمكن لأشخاص مختلفين أن يتعرضوا لنفس منبهات الألم ويشعروا بالألم بشكل مختلف بشدة |
Bunun için teşekkür ederim. başka türlü de davranabilirdin. | Open Subtitles | شكراً على ذلك, كان بمقدورك معالجة الأمر بشكل مختلف |
Bu beni büyüledi. Okumaya devam ettikçe, kansere farklı gözle bakmaya başladım ve neredeyse korkum azaldı. | TED | أدهشني هذا. كلما نظرت كلما رأيت السرطان بشكل مختلف وكلما قلَّ خوفي منه. |
Olaylara farklı açıdan bakmaya başlamalısın. | Open Subtitles | عليكِ أن تنظري للأمور بشكل مختلف قليلاً |
Büyük liderler, daha farklı iletişim ağlarına sahip olmanın, daha yüksek seviyedeki yapıları ve de çözümleri tanımlamanın kaynağı olduğunu anlarlar, çünkü sizin düşündüğünüzden çok daha farklı düşünen | TED | يدرك القادة العظام أن التوفر على شبكة أكثر تنوعا هو مصدر لتحديد نمط على أعلى المستويات وكذلك مصدر للحلول، وهذا راجع إلى أنك تمتلك أناسا يفكرون بشكل مختلف عنك. |
Çevreme farklı bir gözle bakmamı sağladı. | Open Subtitles | لقد جَعلَني أَنْظرُ إلى الأشياءِ بشكل مختلف |
Bunu birazcık farklı biçimde yapmanızı söyleyeceğim. | TED | بل إخباركم أن تبدؤوا بالقيام بذلك بشكل مختلف قليلًا. |
O zamandan sonra, hep Yutaka'nın diğer arkadaşlarımdan biraz farklı olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | بعد ذلك، كنت دائما افكر في يوتاكا بشكل مختلف بالمقارنة لبقية اصدقائي |
Eğer ses tonumuz böyle olursa, başka şekilde tartışırız. | Open Subtitles | اذا ابتدئنا الحديث بطبقة الصوت هذه فسنناقش هذا الامر بشكل مختلف |
Buradaki numaralar farklı bir şey söylüyorlar. | Open Subtitles | وهو يَبْدو لي، تَتكلّمُ الأعدادُ هنا بشكل مختلف. |
başka bir hediye daha verildi. Bu da geleceği görebilmek ve geri dönmek ve farklı yaşamak. | TED | و منحت هدية أخرى، و هي القدرة على رؤية المستقبل والعودة والعيش بشكل مختلف. |
Tek seferlik kopya cinayetler görünüyor ama yine de farklı açılardan inceleyeceğiz. | Open Subtitles | ما كان يبدو حينها كمقلد لمرة واحدة يجب النظر اليه بشكل مختلف |