Bir kadınla asla gerçek bir ilişkisi olmadı ve nedense beni suçluyor. | Open Subtitles | لم يحظ بعلاقه حقيقيه مع امراءه ويلومنى على بعض الاسباب |
Denizci montuyla eldiven takmış biri ama Bentley, Joe Parks'ın ilişkisi olduğunu kaydedip ona şantaj yaptı. | Open Subtitles | شخص مع معطف و قفازات لكن بينتلي سجلت فديو لجوي وهو يقوم بعلاقه وبعدها أبتزته |
Ve onu bir erkekle gördüm. Bir ilişkisi var! | Open Subtitles | و رأيتها مع فتى تقوم بعلاقه غرامية |
Dr. Christa Lorenson'la bir ilişkimiz var. | Open Subtitles | د, كريستا لورنسون و انا مرتبطان بعلاقه. |
Gerçek bir ilişkimiz olabilir. | Open Subtitles | يمكننا أن نحظى بعلاقه حقيقيه |
İkisinin arasında bir ilişki olabileceğini düşünmüşler... demek ki, varmış. | Open Subtitles | قال أشياء جعلتهم يفكّرون بعلاقه غراميه غادر المنزل، اتضح أنه محق |
İkimizin pek uyumlu bir ilişkisi yok, değil mi? | Open Subtitles | أنت و أنا لم نحظ بعلاقه , أفعلنا؟ |
İlişkisi vardı. | Open Subtitles | لقد كانت بعلاقه مع أحد |
Neden Tara bu tip hareketlere izin veren tamamen açık ve hedonisttik bir ilişkimiz varken bana yalan söylesin ki? | Open Subtitles | لما قد تكذب (تارا) على بشأن مضاجعه رجال اخرين بينما نحن نحظى بعلاقه مفتوحه للمتعه تسمح لسلوك كهذا؟ |
Çünkü ilk defa bir ilişki başlatabilecek durumdayız ikimiz de atlattığımız bunca şeyden sonra geleceğin ne getireceğini bilmediğim bir zamanda... | Open Subtitles | لأنه لمره كلانا في موضع بأن نبدأ بعلاقه وبعد كل شيء قد مررنا به |
Seninle olduğu gibi onunla da iyi bir ilişki kurmak istiyorum. | Open Subtitles | هذا لاننى اريد ان احظى بعلاقه جيده اخرى معها كتلك التى تجمعنا |
Sorun değil. O zaman bizimki de sadece seks dayalı bir ilişki olur. | Open Subtitles | لا بأس , سوف نحضى بعلاقه جنسيه فقط |