Fakir bir ülkede yaşayan orta sınıf bir çocuktum ben. | TED | كنت طفلة أنتمي إلى الطبقة المتوسطة التي تعيشُ في بلدٍ فقير. |
Yabancı bir ülkede gümrük tarafından alıkonulmuş bir haldeydim, kız arkadaşım tarafından terk edilmiştim. | Open Subtitles | ها أنا ذا في بلدٍ أجنبيٍ يتم تفتيشي من قبل الجمارك وصديقتي تتركني |
Ait olmak istemediğiniz bir ülkede neden yaşamınızı sürdürdünüz? | Open Subtitles | لماذا تذهب للعيش في بلدٍ لاترغب أن تكون مواطناً له ؟ |
Hiç kimsenin boyun eğmediği özgür bir ülke için savaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نحارب لأجل بلدٍ حر، لا يُرغَم فيه أيّ إنسانٍ على الرضوخ. |
Hiç kimsenin boyun eğmediği özgür bir ülke için savaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نحارب لأجل بلدٍ حر، لا يُرغَم فيه أيّ إنسانٍ على الرضوخ. |
20li yaşlarında yeni bir ülkeye gelmek nasıl bir histir bilmiyorum. | TED | انا لا اعلم كيف كان شعورهم حينها عندما قدموا الى بلدٍ جديد .. وهم في العشرينات من عمرهم .. |
Yalnızca bu salondakileri bağışlayarak açlık çeken bir ülkeyi kurtarabilirdiniz. | Open Subtitles | يُمكنك إنقاذ بلدٍ تتضور جوعًا من نِعم هذه الغرفة فقط |
Malcolm McLean, bir ülkeden diğerine taşınıyordu ve çalışanların kutuları bir gemiye neden bu kadar geç yüklediklerini düşünüyordu. | TED | كان مالكوم ماكلين منتقلاً من بلدٍ إلى آخر وكان يتساءل لماذا استغرق هؤلاء وقتاً طويلاً لنقل الصناديق إلى السفينة. |
Bana yabancı bir ülkede, bana yabancı bir evde bana yabancı bir adamla yaşıyordum. | Open Subtitles | أعيش في منزلٍ غريب في بلدٍ غريب مع رجلٍ غريب |
Doğrusu yabancı bir ülkede yabancıysam ve beni arıyorlarsa yapacağım ilk iş görüntümü değiştirmek olur. | Open Subtitles | حسناً, سأكونُ صريحاً لو كنتُ غريباً في بلدٍ غريبٍ وبوجودٍ أُناسٍ يبحثونَ عني فيه |
Öyle ki Kanada'nın en büyük kenti Toronto'da bugün ortalama bir vatandaş, çok farklı bir ülkede doğmuş, yani eskiden yabancı denen biri. | TED | وفي الحقيقه، في أكبر مدينة في كندا، تورنتو، فإن متوسط المواطنين اليوم هم من كانوا يعرفون كغرباء، أي أنهم ولدوا في بلدٍ آخر مختلف. |
Olan şey, virüs ya da virüsten etkilenmiş biri uçakla bir başka ülkeye gitti ve ilk defa uzak bir ülkede virüs tekrar patlak verdi. | TED | ما حدث هو أن الفيروس, أو أن شخصأً مصاباً به, التحق بطائرة و سافر إلى بلدٍ آخر، و لأول مرة, رأينا في بلدٍ مختلف ظهور الفيروس من جديد. |
Bir zamanlar çok güzel olan bir ülkede yaşıyorum. | TED | وأعيش في بلدٍ كان بلدا جميلا. |
Paranın güce eşdeğer olduğu bir ülkede, hızlı para, kısa süreliğine de olsa onun gibi genç insanlara hayatları üzerinde kontrol hissi veriyor ama o, bunu daha çok istikrar istediği için yapmıştı. | TED | في بلدٍ حيث الأموال تعادلُ القوة والنفوذ، الحصول على المال سريعًا، أقله لفترة قصيرة، يعطي النساء والرجال مثله شعورًا من السيطرة على حياتهم، وقال أنه قام بذلك في الأساس لأنه أراد الاستقرار. |
Bunlar bize yasak ama bu bir işaret, bilgiden nefret eden bir ülke için ayrıcalık. | Open Subtitles | هذا ممنوع علينا ... لكنها علامةٌ, للتمييز في بلدٍ يكره المعرفة... |
Özgür bir ülke olan Amerika Birleşik Devletleri'nde birilerinin bunu yapması inanılır gibi değil. | Open Subtitles | لا يُمكنني أن أتخيل ... بأنّ أحداً يكون قادراً على القيام بهذا هنا في الولايات المتّحدة الأمريكّية في بلدٍ حُرّ |
Köleleştirdiğiniz bir ülke dolusu insan hariç tabii. | Open Subtitles | إلى جانب شعب بلدٍ كاملِ تستعبده بالطبع |
Ailemi desteklememde bana yardımcı oldu, güvende olmaları için onları başka bir ülkeye getirebildim. | TED | ساعدني على دعم أسرتي، وجلب عائلتي إلى بلدٍ آخر، ليكونوا في أمان. |
Ben insanların istedikleri gibi düşündüğü, davrandığı ve taptığı bir ülkeyi savunuyorum. | Open Subtitles | أنا أدافع عن بلدٍ حيث الناس يمكنهم أن يفكّروا، يتصرفوا، يعبدوا حسبما يشاؤون |
Roma,dünyadaki her ülkeden daha çok sever hamam olayını. | Open Subtitles | الروم يحبون الحمام أكثر من أي بلدٍ آخر في العالم |