Bu duman, bira kadar eğlenceli değil. | Open Subtitles | هذه الأبخرة ليست بمتعة البيرة صحيح أنني دائخ ومتوشوش |
Bizimle kalırsan daha eğlenceli olur Sana davul çalmayı öğretirim. | Open Subtitles | .ستحضين بمتعة أكبر أن بقيتي معنا سأعلمك التطبيل |
Yanıp tutuşan bir akvaryumu izlemek gibi. O kadar bile eğlenceli değil. | Open Subtitles | هذا يشبه مشاهدة حوض سمك مضاء ولكن بمتعة أقل |
Senin gibi insanlara yardım etmekten zevk alıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أني أشعر بمتعة في إخراج أُناس مثلك من السجن |
Umutsuzluk anında, istek ve umut gittiği anda, bu bana şiddetli bir zevk veriyor. | Open Subtitles | لحظة إختفاء الطموح والأمل عن محيا المتسابقين تغمرني بمتعة عارمة. |
İnsanların zihnine girmekten zevk alıyorsun. | Open Subtitles | تحظين بمتعة كبيرة في إختراق عقول الأشخاص، |
Boşanmanın da en az evlilik kadar eğlenceli olması gerektiğini fark ettim. | Open Subtitles | أعتقد أن الطلاق يجب أن يكون بمتعة حفل الزواج |
Termonükleer aletin kadar eğlenceli değil ama etkili. | Open Subtitles | ليس بمتعة .. جهازك النووي لكنه فعال |
Birkaç casus öldürmek her zaman eğlenceli olmuştur.. | Open Subtitles | - ... ديك - ... لقد إعتدنا على قتل الجواسيس بمتعة |
-Ben sadece eğlenceli ve doğal oluyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أتصرف بمتعة و عفوية |
Bu gece çok eğlenceli geçti. | Open Subtitles | لقد حظيت بمتعة غزيرة |
Rose da böyle dışarı çıkmanın ne kadar eğlenceli olduğundan bahsediyordu. | Open Subtitles | -روز)، تقول أننا سنحضى بمتعة كبيرة هنا). |
Hayat eğlenceli değildir. | Open Subtitles | الحياة ليست بمتعة |
- Elbette hayır. Onu bulabilsek bile, Bu Cruella'yı öldürmenin yarısı kadar eğlenceli olmazdı. | Open Subtitles | وحتّى لو استطعنا العثور عليه فقتله لا يقارن بمتعة قتل (كرويلا) |
Bana o minicik anı çok görmekten sadistçe bir zevk alıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يشعرون بمتعة سادية بحرماني من تلكَ اللحظة الصغيرة. |
Senin de canın birine vahşice zarar verip bundan zevk almak istiyor mu? | Open Subtitles | هل تشعرين بمتعة سادية من أرتكاب الأعمال الوحشية؟ |
Gözlerinizi açıp, açabildiğiniz gözlere sahip olduğunuza şaşırarak başlayın, bize daima sunulan inanılmaz renk cümbüşüne sırf zevk için. | TED | ابدأ بفتح عينيك و كن متفاجئ أنك تستطيع أن تفتح عينيك, تلك الطبقات الملونة المذهلة التي تعرض أمامنا باستمرار بمتعة صافية |
dedim. Hayatımın geri kalanını seksi istemeyerek, seksten zevk almayarak mı geçireceğim?" | TED | هل سأقضي ما بقي لي من عمر من غير الاحساس بمتعة الجنس، فقدان متعة الجنس؟" |
Bir şişme erkekten daha çok zevk alırım. | Open Subtitles | سأحظى بمتعة أكبر من دمية رجل مطاطية. |
Ve bir sonraki yıl, ulusal şampiyona takımındaki as oyuncularından birisiydi. Ve burada bir dakika oynamayacağını düşünmüştüm ama oynadığında -- görmesi size büyük keyif ve zevk veren şeyler bunlardır | TED | وفي العام التالي، كان لاعب مبتدئ في فريق البطولة الوطني. وهنا فكرّت بأنه لن يلعب لدقيقة، حينما كان هناك -- إذاً تلك هي الأشياء التي تقدمها بمتعة منقطعة النظير، ومن المُرضيّ أن يراها الشخص منا. |