| Tam sonsuza kadar yalnız kalacaklarını düşündüklerinde, annelerini bu ağacın altında uyurken buldular. | Open Subtitles | وعندما اعتقدوا انهم سيظلون بمفردهم للأبد عثروا على والدتهم نائمةً تحت هذه الشجرة |
| Ayrıca ortalıkta vampir avcıları dolaşıyorken ana üslerinin dibinde yalnız yaşamak da pek iyi bir fikir değil diye düşünüyorum. | Open Subtitles | أيضًا كنت أفكّر إن كان هناك صائدو مصاص دماء طلقاء يعيشون بمفردهم لدى بيوتهم، فعلى الأرجح مغادرتي ليست فكرة صائبة. |
| Ama yalnız yapamazlardı. | TED | لكنهم لم يتمكنوا من القيام بذلك بمفردهم. |
| Çin gibi hızlı kentleşme, kitlesel göç sürecinin ülkelerde bu durum daha ağırdır, köylerde yaşlı insanlar tek başlarına yaşamaya terk edilmiştir. | TED | وأكر حدّة ببلدان مثل الصين، حيث تسببت عمليّة التحضّر السريع والهجرة الجماعية في ترك كبار السن بمفردهم في القرى. |
| Burada benim, yurt odalarında veya evdeki salonlarında tek başına olan bu insanları yönettiğim küçük videomu görebilirsiniz. | TED | يمكنكم مشاهدتي في هذا الفيديو أقود هؤلاء النّاس، الجالسون بمفردهم في غرف نومهم أو غرف المعيشة بالمنزل. |
| O zamanı yalnız geçirmiş olsalar gerek, onca zamanı. | TED | فمن المؤكد أنهم قضو كل ذلك الوقت بمفردهم |
| Bürokratik okul sistemlerinde, öğretmenler genellikle, ne öğretecekleriyle ilgili bir sürü talimatla sınıflarda yalnız bırakılıyorlar. | TED | في الأنظمة المدرسية البيروقراطية، غالبا ما يُتْرَكُ المدرسين بمفردهم بالأقسام مع الكثير من التوجيهات حولما يجب تدريسه. |
| Bazılarının kendileri ebeveyn ve bazıları tamamen yalnız. | TED | البعض منهم هم أولياء، والبعض الآخر بمفردهم. |
| Veya belki epilepsi ve epilepsi hastaları hakkında duyduklarımdandı: hastaların asla yalnız yaşamamalarını, kendi başlarına seyahat edememelerini veya işe bile gidememelerini; ihtiyaç duydukları içlerindeki teslim oldukları bir ruh ile dışlandıklarını duydum. | TED | وقد يكون بسب الأشياء التى سمعتها عن الصرع وعن المصاببن به: وأنهم لا يعيشون بمفردهم أبدًا: ولا يسافرون وحدهم مطلقًا أو حتي يحصلون على عمل؛ أنهم منبوذين وتتلبسهم روح هم بحاجة للتخلص منها. |
| Yerel kaynaklardan bahsediyorum, yalnız olmadıkları konusunda teselli veriyorum ve bunun onların akımı olduğu konusunda. | TED | كنت أحاول مساعدتهم بدلّهم على وسائل محلية وطمأنتهم بأنهم ليسوا بمفردهم وأن هذه الحملة موجودة ﻷجلهم. |
| Bu insanların yalnız seyahat edebileceklerini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا اظن ان هؤلاء الناس يستطيعون السفر بمفردهم |
| Aşıklar yalnız kalmak istiyor. | Open Subtitles | إنه كذلك. والعشاق يتمنون أن يبقوا بمفردهم. |
| Ama Camelot'a ait değil. Yoluna yalnız giden biri o. | Open Subtitles | لكنه لا ينتمى لكاميلوت إنه من نوعية الرجال الذين يمضون فى طريقهم بمفردهم |
| Bak, Amerika'da biz onlar isterse insanları yalnız bırakırız. | Open Subtitles | فى أمريكا نترك الناس بمفردهم طالما أرادوا ذلك |
| Ama Hindistanda biz arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmayız. | Open Subtitles | ولكن فى الهند لا نترك أصدقائنا بمفردهم أبدا |
| Bazı insanların yalnız kalmaya ihtiyacı vardır. Ben endişelenmezdim. | Open Subtitles | بعض الأشخاص يحتاجون القليل من الوقت بمفردهم لن أقلق عليها |
| ve Kanada Amerika dan ayrı çünkü Kanadalılar yalnız olmayı seviyorlar. | Open Subtitles | وكندا انفصلت عنْ الولايات المتّحدةِ لأن... ...الكنديون أرادوا أن يكونا بمفردهم |
| Böylece yerdeki 60 adam yarım saatliğine yalnız olacaklar. | Open Subtitles | لذا أول 60 رجلا على الأرض سيكونون هناك لنصف ساعة بمفردهم. |
| Ama Ruslar tek başlarına faşizme karşı savaşın yükünü çektiğini ve batının yeterince etkili olmadığını zannediyorlardı. | Open Subtitles | لكن الأمر بدا للروس أنهم يحملون بمفردهم عبء الحـرب ضـد النظم الفاشيـه وأن الغرب لا يقوم بما يكفى |
| Pek azı bunu tek başına yapabilir. | Open Subtitles | القليلون جداً من يمكنهم أن يفعلوا ذلك بمفردهم |
| Bir çift yemek çubuğu gibi o arabaları kendi başlarına kaldırmış olamazlar. | Open Subtitles | أعني، لا سيتطيعون رفع سيارات الى الأعلى بمفردهم وكأنهم عيدان ثقاب كبيرة |
| Leydi Marguerite, Kraliçe'yi ve Aramis'i baş başa yakaladınız. | Open Subtitles | "سيدة مارغريت", رأيتِ الملكة و"آراميس" سوياً بمفردهم. |
| Fakat, terapistler, şairler gibi daha yüce şeyleri satan insanlar tek başınalar, hiçbir güçleri yok. | TED | بينما الناس الذين يبيعون اشياء اعلى مقاما المعالجون , الشعراء-- هم بمفردهم وليس لديهم قوة ولا طاقة |