Dünya'da, sıfırdan bir yaşam formu yaratmayı denemek için harika deneyler yapılıyor. Bildiğimiz DNA formlarından çok farklı olabilecek türden bir yaşam. | TED | يجري القيام بها في محاولة لخلق الحياة من نقطة الصفر، قد تكون مختلفة جداً عن أشكال الحياة ذات الحمض النووي الذي نعرفه. |
Bu örnek Uganda'da yaptığımız bir çalışmadan, haberleşme cihazlarını ortak kullanan insanların bu cihazları nasıl kullandığı hakkında daha karmaşık bir örnek. | TED | هذا المثال معقد إلى حد ما، وهو من دراسة قمنا بها في أوغندا عن كيفية استخدام هذه الأجهزة بين الأشخاص الذين يتشاركونها. |
Tiyatronun içinde öyle bir kasılarak yürüyor ki,sanki oralar onun sanırsın. | Open Subtitles | الطريقة التي كانت تتقافز بها في أرجاء المسرح كأنها تملك المكان |
Kararların sadece yüzde 12'si bir saat içinde veya daha fazla süre içinde alındı. | TED | حوالي 12 بالمئة من القرارات فقط يقومون بها في ساعة او اكثر |
Onunla sokakta karşılaştığını ve ayaklarını yerden kestiğini hayal edebilirsin. | Open Subtitles | و كُنت تتخَيل تلتقي بها في الشارع ،و تخطف قلبها |
İşte burada hayatım boyunca yaptığım hataların bir listesi var. | Open Subtitles | حسناً, هذه قائمة بكل الطرق التي أخطأت بها في حياتي |
Bir de üvey annesiyle ona anaokulunda âşık olan kız gelecek. | Open Subtitles | وزوجة والده، وتلك الفتاة التي كان معجباً بها في روضة الأطفال |
Kızı bir buzdolabına kapatırsınız onu bir vadiye atarsınız ve sen ve balın bodrumunuza dönüp "bağla beni" oynamaya devam edersiniz. | Open Subtitles | أنت حبستها بإحكام داخل الثلاجة و رميت بها في وادٍ صغير منحدر و عدت أنت و حبيبك للعبة " قيدني بشدة" في القبو |
Tanrı'ya küfretmeye ihtiyaç duymuyorum ya da onu seviyormuş gibi konuşmaya. | Open Subtitles | لكني لست بحاجة لتوجيه السباب أو أتكلم بها في حضرة الآخرين |
Tanıkların ifadelerine göre, gizli bir güç onu oda da sağa sola fırlatmış. | Open Subtitles | وأفاد شهود عيان أنّ قوّة غير مرئيّة كانت تُقذف بها في أرجاء الغرفة. |
Kendinizi dijital hayatta da, tıpkı gerçekte olduğu gibi iyi bir şekilde göstermeniz gerekiyor. | TED | وعليك ان تقدم نفسك الى العالم الالكتروني بنفس الطريقة التي تقوم بها في العالم الحقيقي |
ve bu benim makinanın içinde ilk gerçek dalışım. | TED | وحقيقة هذه الغطسة الحقيقية الوحيدة التي قمت بها في هذه الآلة. |
Sonra içinde patates köklerinin büyüdüğü, tepesinden pancar kökleri çıkan, ve çok güzel pirinçten bir başparmağı olan topraktan bacaklar yaptık. | TED | وبعدها صنعنا هذه الأرجل الملقى بها في التراب مع جذور البطاطا تنمو فيها وبنجر من فوق وأصابع زرع جميلة جدا |
Onunla üç yıl önce Kenya' da tanıştım. | TED | التقيت بها في السنوات الثلاثة الفارطة في كينيا .وتم ختان اقنس عندما كانت طفلة صغيرة |
Canavar ruhlu yaratık kusursuz bir canavarın karikatürü öyleki hiçkimse karşılaşmak istemez Onunla. | Open Subtitles | مسخ بشع كاريكتير لرجل شيطاني مثل هذه الآمال الشخصية لا يتم اللقاء بها في الحياة. |
Ve Onunla tam da burada buluşacağız. O ve birkaç arkadaşla bu barda. | Open Subtitles | و سوف ألتقي بها في البار الآن مع بعض الأصدقاء |
İşte burada hayatım boyunca yaptığım hataların bir listesi var. | Open Subtitles | حسناً, هذه قائمة بجميع الطرق التي أخطأت بها في حياتي |
Yüzyıllar boyunca sanatta ve şiirde övülmüşlerdir. | TED | وقد احتُفي بها في الفن والشعر منذ قرون. |
Hayatım boyunca geçirdiğim en berbat uçuştu. | Open Subtitles | تلك كانت أسوأ رحلة طيران حظيت بها في حياتي |
Eğer bomba planlandığı gibi 2008'de patlasaydı bu Pradeep'i yeni sunulmuş hamburgere çevirirdi. | Open Subtitles | الان, ان انفجرت كما كان يجدر بها في 2008 كانت حولته الى سندويش |
Rengi de güzel değil. Karavanda kullanıyordu. Sonra buraya getirdi. | Open Subtitles | لقد كان يحتفظ بها في المقطورة و جلبها إلى هُنا |
Psikiyatrist değilim ama ona Çin'de her ne yaptılarsa onu bir tür olay sonrası travmatik tepki durumuna sokmuş. | Open Subtitles | لست طبيباً نفسياً .. "لكن مهما كان ما فعلوه بها في "الصين فقد تركها بنوع من رد الفعل الناتج من صدمة |
James en son Becky'yi göz önüne aldığında, onu bir tımarhaneye kapatmıştı. | Open Subtitles | (آخر مرة فكر فيها (جايمس) بـ(بيكي ألقى بها في مصحة للأمراض العقلية |