Ofisindeki o çelik kasanın şifresini bana ver... çocuklarla sessizce oraya girip... tıs çıkarmadan bize ait olanı alır... geri kalanını da sana getiririz, ya da olduğu gibi orada bırakırız. | Open Subtitles | إعطينى تركيبة الأرقام لتلك الخزنة الحديدية الكبيرة فى مكتبك وأنا والأولاد سنتسلل الى هناك بهدوء تام و نأخذ الذى لنا ونحضر لك الباقى أو نتركها هناك بخير وسلام هذا حسب قرارك |
33 Alman general sessizce kovuldu. | Open Subtitles | تم إقالة 33 قائد ألماني بهدوء تام |
Ben ve Paul Butler Hamilton dağında ki Lick gözlemevinden sessizce ayrıldığımızı hatırlıyorum. | Open Subtitles | وأتذكر ونحن نقود سيارتنا نزولاً من جبل هاملتون ، من مرصد ليك بهدوء تام ، و "بول بتلر" بجواري |
Evet, çok sessiz bir şekilde çiftçinin odasına girdik. | Open Subtitles | تسلّلنا إلى غرفة المُزارع، بهدوء تام |
Bu beni yürüdüğümde, çok sessiz yürümemi öğretti.. | Open Subtitles | لقد دربني كيف أسير بهدوء تام للغاية |
Önce anahtarı yuvaya sessiz bir şekilde sokuyorsun ve sonra kapıyı hızlı bir şekilde açıyorsun sanki beni iş üstünde yakalamayı düşünür gibi. | Open Subtitles | في البداية تدخل المفتاح بهدوء تام و بعدها تفتح الباب بكل سرعة كلأنك تظن لنك ستمسكني و أنا أفعل شيئا ما |
Onun için şimdi sessizce gidin, lütfen. | Open Subtitles | لذا ,ارجوكم ان تذهبوا الآن, اذهبوا, وارجوكم بهدوء تام, رجاءا الصمت , |
sessizce buradan uzaklaşalım. | Open Subtitles | سيري بعيدا بهدوء تام |
Ben çok sessiz bir hal alıp yüzlerine bakarım sanki "seni daha sonra hatırlayacağım." der gibi. | Open Subtitles | احب ان اتصرف بهدوء تام وانظر إليهم بوجههم مثل "سأتذكرك لاحقاً" |
O çok sessiz yatıyor. | Open Subtitles | إنّه يضطجع بهدوء تام . |