Bunca zamandır babamı tanıdığı hakkında yüzüme karşı yalan söylediğine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنه يكذب بوجهي حيال معرفته بأمر والدي طيلة الوقت |
Seni görmeye geldim ama sen kapıyı yüzüme kapattın.. | Open Subtitles | تدحرجت إلى المصرف حضرت لأراك وأغلقت الباب بوجهي |
Doğru kelimeyi bulayım diye çırpınırken insanların yüzüme gülmesinin peki? | Open Subtitles | الناس يضحكون بوجهي لأنني أعاني في أيجاد الكلمات ؟ |
Bu iş bitince başladığını bitirmeni ve suratıma kurşunu sıkmanı istiyorum. | Open Subtitles | عندما ينتهي أريدك أن تنهي ما بدأتَه أن تضع رصاصة بوجهي |
Atın üzerinde dik duramadım, at büyük bir adım attı ve öne savrularak atın kafasının arkasına Yüzümü çarptım. | TED | لم أستطع أن أثبت نفسي مستقيمة على السرج. وعندما نزلنا خطوة كبيرة، اندفعت للأمام وضربت بوجهي خلف رأس الحصان. |
İşte istediğim... yüzümde güneş, saçlarımda rüzgar havada tuz kokusu... harika değil mi? | Open Subtitles | الآن هذا ما أتكلم عنه الشمس بوجهي الرياح من خلال شعري رائحة الملح في الهواء |
Şişmiş yüzümle daha çok pezoya satamazsın beni, biliyorsun. | Open Subtitles | أنت لن تجلب العديد من البيزوات بوجهي المنتفخ وأنت تعرف هذا |
yüzüme kapama. Neden hep aynı şeyleri giyiyorsun? Alo? | Open Subtitles | لا تغلقين الخط بوجهي لماذا انتي دائما ترتدين نفس الفستان |
Onu uyarmaya çalıştım ama dalga geçtiğimi düşünerek telefonu yüzüme kapattı. | Open Subtitles | أنا حاولت بأن أحذره ولكنه أعتبر بأن هذه مزحة وأغلق السماعة بوجهي. |
Bana fahişe imasında bulunduğu için bir adamı yere serdin, ama kendin yüzüme karşı söyleyip duruyorsun. | Open Subtitles | رجل يعرف أنني عاهرة وآخر يستمر بقولها بوجهي |
Her neyse, bugün ona ulaşmaya çalıştım ama telefonu yüzüme kapadı, ki bu bence gayet normal. | Open Subtitles | على كل حال, حاولت الاتصال به اليوم لكنه اقفل بوجهي .. وهذا رائع |
Hiç değilse bu, geçen gün yüzüme kapıyı kapatmandan daha iyi. | Open Subtitles | لكن هذا افضل من ذلك اليوم عندما اقفلت الباب بوجهي |
Sonra ilk hatırladığım şey, hava yastığının yüzüme açılmasıydı. | Open Subtitles | تالى شيء أتذكره ,إنطلاق الكيس الهوائي بوجهي. |
Martavallarını yüzüme okusana, beyaz çocuk. | Open Subtitles | كبف أمكنك أن تكذب بوجهي مباشرة أيها الفتى الأبيض |
Karımın duruk kremi yüzüme çarptı. Her tarafı çöp ve ıvız zıvırla doldu. | Open Subtitles | مرطب شفاه زوجتي ضربني بوجهي, وكان هنالك فضلات وتراب في كل مكان |
Yaptığım yemeği suratıma tükürdüğünde sessizce acı çektim. | Open Subtitles | لقد عانيت بصمت عندما كان يبصق الطعام الذي أصنعه بوجهي |
Onun suratıma ne yaptığını gördüğünde, bana yardım etmeyi teklif ettin. | Open Subtitles | عرضت عليَّ المساعدة عندما رأيت ما فعل بوجهي |
Onun suratıma yaptığını görünce bana yardım etmeyi önerdin. | Open Subtitles | عرضت عليَّ المساعدة عندما رأيت ما فعل بوجهي |
dokunma açısından, suyun kadifemsi yumuşaklığından Yüzümü yalayan rüzgara. | TED | على مستوى اللمس، أنتقل من احساس مُخملي، لطيف، بالماء، إلى الهواء الذي سيحتكّ بوجهي. |
Yüzümü ne hâle getirmişsin. Sakalların zımpara gibi. | Open Subtitles | انظر مافعلته بوجهي اصبح خشناً مثل ليفة غسل الصحون |
Planladığımdan daha farklı bir şekilde yüzümde patladı. | Open Subtitles | لقد إنفجر الأمر بوجهي بطريقة مختلفة قليلاً عما خططت له |
Oh, artık yüzümle uraşmamam gerektiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | أنتم تعتقدون انه لا يجب أن أعبث بوجهي بعد الآن؟ |
O benim yüzüm ve görüntümle geldi... ve annen kandırıldı. | Open Subtitles | لقد جاء إليها بوجهي و شكلي، و هي أنخدعت بذلك. |
Göğsümde bir baskı vardı. suratım sanki yanıyordu. | Open Subtitles | كان هناك خفقان شديد في صدري .. شعرت بوجهي و كأنه يحترق و |