Ayak uydurmak zorundayım. uyum sağlamak. Darwin. | Open Subtitles | يجب ان تتأقلم معها، تكيف نفسك وتعيد حساباتك |
Bu onun uyum sağlaması için ve bazı gerçek arkadaşlar edinmesi için iyi olacak değil mi? | Open Subtitles | سيجعلها تتأقلم أسرع ، و يمكنها من العثور على أصدقاء جدد ، ألا تعتقدين؟ |
Zeki bir çocuktu verilen işleri her zaman yapardı hem de herkesle uyum içinde | Open Subtitles | كانت طفلة زكية دائما تقوم بواجبها و تتأقلم مع الجميع |
Boğazları ve kan damarları öyle eşsiz adapte olmuş ki yer çekimine karşı kan pompalıyor ve besinleri yutuyorlar. | TED | فحلقهم وأوعيتهم الدموية تتأقلم بشكل لا مثيل له لضخ الدم وبلع الطعام عكس قوة الجاذبية. |
İşte bu yeni duruma adapte olmak için bütün yükleri, kesin inançları attığınız zamandır. | TED | هنا يتوجب عليك ان تلقي كل الاحمال التي تحملها كل القناعات لكي تتأقلم مع الوضع الجديد |
Ortama ayak uydurmak istiyorsan bu pasta yarışmasına katılarak kendine hiç iyilik yapmıyorsun. | Open Subtitles | أتود أن تتأقلم ؟ إنك لا تقوم بخدمة نفسك مع مسابقة الكعك هذه |
Bu ortama uyum sağlamak zorunda olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | كنت تعرف أنه يجب عليك أن تتأقلم مع هذا المحيط. |
Çok bağlı olduğu babası aniden evden ayrıldı ve annesi de bu duruma uyum sağlayamadı. | Open Subtitles | فوالدها كانت توليه عناية فائقة غادر المنزل فجأة و ـ ـ ـ حسنًا ووالدتها أعتقد إنها لم تتأقلم مع الأمور بشكلاً ملائم |
Demek istediğim, biraz uyum sağlamaya çalış. | Open Subtitles | اعني، اقل مايمكنك فعله هو محاولة ان تتأقلم |
- Ev hayatına uyum sağlıyor gibi. | Open Subtitles | يبدو لي بأنها تتأقلم مع العيشِ بمكانٍ بالداخل. |
Senin kız güzel, ama bu insanlara nasil uyum saglıyorsun? | Open Subtitles | حبيبتك جميلة، لكن أنى تتأقلم مع هؤلاء الناس؟ |
Çünkü bu -- ben bir pilot olarak sistem yönetimi konusunda çok deneyimliyim ama bu konuda-- akıcı olmanız lazım, atik olmanız lazım ve çok hızlı şekilde uyum sağlamanız lazım. | TED | أنا خبير في إدارة الأنظمة كطيار، و لكن هذا حقا -- أنت تحتاج للانسياب، يجب أن تكون رشيقا و أيضاً ان تتأقلم بسرعة كبيرة. |
Ama ilginç olan şu ki, vücutlarımız modern toplum içerisindeki yaşama uyum sağlarken, bazı normal mikroplarımızı kaybediyoruz ve bunun yanı sıra, bağırsağa bağlı birçok hastalık dünya çapındaki gelişmiş ülkelerde birdenbire artmaya başlıyor. | TED | ولكن بشكل مثير للاهتمام، بينما تتأقلم أجسامنا مع الحياة في المجتمع المعاصر، فإننا نخسر بعض ميكروباتنا الطبيعية، وفي الوقت نفسه، هناك عدد من الأمراض المتعلقة بالأمعاء التي تزداد بسرعة في البلدان النامية حول العالم. |
Belki bazı türler uyum sağlayabilir. | TED | ربما يمكن لبعض الفصائل أن تتأقلم. |
uyum sağlayamamıştı, değil mi Ellen? | Open Subtitles | لم تستطع أن تتأقلم. اليس كذلك, يا إلين؟ |
Vücudun parçaları yeni zorluklara alışmak için adapte oldular . | Open Subtitles | وأجزاء الجسم تتأقلم لتتعرَّف على التحديالجديد. |
Bu çevreye adapte olmak zorunda olduğunu biliyordun. | Open Subtitles | كنت تعرف أنه يجب عليك أن تتأقلم مع هذا المحيط. |
Kas kütlesindeki artışa adapte olmaya çalışıyorlar sandık ancak birkaç gün sonrasında ölmeye başladılar. | Open Subtitles | كانت تتأقلم مع زيادة الكتلة العضلية ولكن بعد يوم او اكثر بقليل بدأوا موتون |
Balığın adapte olması için poşeti akvaryuma daldırıp suyu azar azar içine doldurman gerekmişti. | Open Subtitles | عليكِ سكب الكيس في الحوض، تسكبين الماء شيئاً فشيء كي تتأقلم السمكة. |
Bak, artık adapte olmaya başladın. Olay, çok gerçekçi olmaya başladı. | Open Subtitles | انظر، أنت تتأقلم على هذا الأمر يُمسي حقيقيًا للغاية |
Demek şimdi ayak uydurmak istiyorsun. | Open Subtitles | هل ستعطيني بدلة ؟ أجل الآن تريد أن تتأقلم |