Bu gevşek olmak bir katil iblis kıyasla sönük kalır, biliyorum. | Open Subtitles | إنها تتضاءل مقارنة شيطان قاتل و الخسارة ، أنا أعلم |
Cinsiyet yerine kıyasla sönük kalır, değil mi? | Open Subtitles | الجنس تتضاءل إلى حد ما في المقارنة ألا تعتقدون ؟ |
Seninki kadar üstün bir güç bile sonsuz yaşam karşısında sönük kalır. | Open Subtitles | لكن حتى القوة العظيمة كقوتك تتضاءل أمام الحياة الأبدية. |
Aşağı Dünyalılar bir ısırık veya yarayla çoğalırken bizim sayımız yıllar içinde azaldıkça azalıyor. | Open Subtitles | أعداد سكان العالم السفلي تتضاعف بمجرد خدش أو عضة، بينما أعدادنا تتضاءل عاماً تلو الآخر. |
Ormanları yok olurken, birçok lemur türü de azalıyor. | Open Subtitles | تتضاءل أنواع عديدة من قردة (اللّيمور) بزوال غاباتها |
Sayımız azalıyor. | Open Subtitles | أعدادنا تتضاءل. |
Yanında sönük kalırlar. | Open Subtitles | هنا تتضاءل المقارنة |
Benim vahşiliğim seninkinin yanında sönük kalır. | Open Subtitles | وحشيتي تتضاءل بالمقارنة بكم |
Yarbay Sheppard'ın EEG frekansları azalıyor. | Open Subtitles | تردّدات دماغ (شيبارد) الكهربائية تتضاءل |
Sayımız gittikçe azalıyor. | Open Subtitles | أعدادنا تتضاءل |
Anketlerde desteğin azalıyor. | Open Subtitles | شعبيتك تتضاءل |