Daha önce hiç görmediğim bir güvenlik duvarı çıkıverdi. Her şey dondu. | Open Subtitles | لقد ظهر جدار حماية لم أره من قبل و تجمد كل شيء |
Eve gelip de gitmiş olduğunu gördüğümde kalbim dondu hayatım. | Open Subtitles | فلبي تجمد عندما عذت للمنزل ولم تكوني موجودة عزيزتي |
Denizler de dahil tüm dünyanın eskiden donmuş olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | هل تعلم أن العالم ظل في حالة تجمد أبدي وحتى البحار؟ |
Polis! Kıpırdama! Kartımı Yedi. | Open Subtitles | الشرطة تجمد لقد أكلت بطاقتي الإئتمانية |
Geceleri gezegenin büyük kısmı tamamen Donuyor. | Open Subtitles | ومعظم الكوكب في حالة تجمد كاملة أثناء الليل. |
Selam eski dostum. Kımıldama. | Open Subtitles | هيى ، انظروا من هناك رفقينا القديم وقد تجمد |
...deli gibiymiş, çünkü yer gerçekten buz tutmuş. | Open Subtitles | مثل المجنون، سببه انه تقريباً تجمد من البرد |
Suda boğuldu veya donarak öldü, ya da her iki şekilde. | Open Subtitles | غرق في النهر أو تجمد أو ربما كلاهما لا أعرف |
Geçen gece akvaryumdaki su dondu. | Open Subtitles | في الليلة الماضية ، تجمد حوض السمك خاصتي |
- Ne? Ekranım dondu. | Open Subtitles | جهازي تجمد , وصورة فيرونيكا هي حافظة الشاشة |
Kendimi orada zahmete soktum, tüm sadakatimle o ise dondu kaldı. | Open Subtitles | أنا اضع نفسي هناك من ناحية الألتزام و لقد تجمد |
Kaydı, düştü, bacağını kırdı dondu, açlıktan öldü ve sonra da bir şeytan onu aldı. | Open Subtitles | انزلق، سقط كسرت ساقه تجمد مات جوعا وحصل عليه بعد ذلك الشيطان |
Döllenmeden sonra embriyo, hamileliği daha sonra olsun diye donmuş bir şekilde bırakılabilir ya da sonda yardımıyla bayan uterusuna konulur. | TED | بعد الإلقاح ، يمكن فحص الأجنة للملائمة الوراثية و تجمد لمحاولة الحمل القادمة أو تنقل إلى رحم المرأة بواسطة قثطرة |
Evet, ama bulunduğu pozisyon, yani yüksek rakımda böyle bir yarıkta sıkışmışsa yenilemeyecek kadar kısa sürede donmuş olabilir. | Open Subtitles | أجل, لكن الوضع الذي كان فيه, كوِّم بفتحة صغيرة بارتفاع عالٍ, ربما تجمد بسرعة كافية ليتجنب أن يؤكل. |
Soğuk yüzünden, suratındaki silikon donmuş ve suratı yamru yumru bir maske gibi olmuş. | Open Subtitles | . . في تلك البرودة كان السيليكون قد تجمد على وجهها وجهها كان متقيح ومتورم |
- Kıpırdama! Ellerini yukarı kaldır. - Bu, gördüğünüz gibi değil. | Open Subtitles | تجمد , يديك فوق رأسك - ليس الأمر كما يبدو عليه - |
Bunu sen... lan, Kıpırdama! | Open Subtitles | أنت الذى أشعلته أيان تجمد |
Kışın, bir Kwakiutl, battaniyenin altında Donuyor | Open Subtitles | فى الشتاء تجمد واحد منهم فى بطانيته |
Ama Kımıldama demiştin. | Open Subtitles | لكنّك أخبرتني تجمد. |
Binlerce yıldır donmuş hâlde duran devasa buz kütleleri parçalanıp eriyor. | Open Subtitles | كتلٌ هائلة من الجليد والتي كانت في حالة تجمد لآلاف السنين بدأت بالتكسّر والذوبان الآن |
donarak ölmeden önce onu hayata döndürebilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | أنت وحدك يستطيع أن تمنحها الحياة قبل أن تجمد من الموت |
Ben çocukken Artık Günde Harlem Nehri donmuştu... ve ben tuğla koleksiyonumla birlikte oradan geçmeye karar vermiştim. | Open Subtitles | أحد أيام 29 فبراير عندما كنت صغيرا. تجمد نهر هارلم و أنا قررت أن أعبره حاملا مجموعتي من القرميد |
- Hareket etmediğini ya da korkudan donup kaldığını söylüyorum. | Open Subtitles | أقول أنه لم يتحرك أو ربما تجمد من الخوف. |
Buna beyin donması diyoruz. Bizimle takılmak istiyorsan, yudumlayarak içmeyi öğrenmelisin. | Open Subtitles | لا عليك يسمى هذا تجمد الدماغ عليك تعلم الشرب ببطئ |
Peki küçük koi taşakları donduğu zaman ne olacak? | Open Subtitles | فما الذي يحدث في فصل الشتاء عندما أنها تجمد المكسرات كوي صغيرة قبالة؟ |
- Bir, iki... - Kıpırdamayın! | Open Subtitles | واحد، إثنان - محلك تجمد |