Dünya görüşünüz, gerçi bu hayatınızdaki herşeyi belirler, çünkü düşüncelerinizi ve aldığınız kararları kurduğunuz ilişkileri belirler, güven seviyenizi belirler. | TED | لكن نظرتك للعالم، تحدد أي شئ آخر في حياتك، لأنها تحدد قراراتك، إنها تحدد علاقاتك، إنها تحدد مستوى الثقة لديك. |
Cevap olarak iyonlar foton saçabilir— kübitin hali iyonun foton saçıp saçmamasına ve ne kadar saçmasına karar verir. | TED | رداً على ذلك، تُحرِرُ الأيوناتُ فوتوناتٍ تحدد حالة الكيوبت ما إذا أطلق الأيون الفوتونات وكم عدد الفوتونات التي أطلقها. |
Yani kol bantları yarışmacıları gösteriyor ama onlar ne için? | Open Subtitles | اذن علامات الاذرع تحدد المتسابقين لكن ماذا عن هذا ؟ |
Birisi kaderimizi belirleyen şeyin şans değil, seçimlerimiz olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | أحدهم قال مرة أنه خيار ليست الفرصة, التي تحدد مصيرنا |
Bu, The Rock'tan En İyi Üçlü olarak Uluslararası müsabakalara kimlerin gideceğini belirleyecek. | Open Subtitles | هذة الجولة سوف تحدد من يذهب الى النهائيات من نادي الروك كأفضل ثلاثي |
Umarım sorunu tespit edersiniz, Mösyö. | Open Subtitles | أتمنى أن تحدد مكان المشكله.. أيها السيد. |
Bu lokmacıklar genleri temsil ediyor ve sizinle ilgili her şeyi belirliyor. | Open Subtitles | كل واحدة من هذه الحبات النازلة مع البراز تحدد كل شيء عنك |
İçindeki hassas yapılar ve yollar; anıları, duyguları ve temel işlevleri belirler. | Open Subtitles | في الداخل، سنرى التركيب الدقيق والممرات التي تحدد الذكريات، المشاعر، والحركات الأساسية. |
Bu şöyle bir teori ki konuştuğun dil, düşünce biçimini belirler diyorlar. | Open Subtitles | إنها نظرية نظرية تقول .. الللغة التي تتكلم بها تحدد طريقة تفكيرك |
Nerede yaşarsanız yaşayın kimlik toplumdaki konumunuzu belirler. | TED | الهوية تحدد مكانتك في المجتمع اينما كنت |
Bunlar, bilgisayarınızın işitsel yazılımı tarafından okunduğunda, sayılar farklı frekansta sesler oluşturmak için hoparlörlerinizdeki bobinlerin hangi hızda titremesi gerektiğine karar verirler. | TED | عندما تُقرأ من قبل برنامج الصوت في جهاز الكمبيوتر، تحدد الأرقام مدى سرعة اهتزاز لفائف الأسلاك في السماعات لإنشاء أصوات بترددات مختلفة. |
Bağırsaklarınızdaki bakteriler, belirli ağrı kesicilerin, karaciğeriniz için zehirli olup olmadıklarına karar verir. | TED | فمثلا، اعتمادا على المايكروبات الموجودة في امعائك تحدد اذا ما كانت المسكنات معينة ذات سُمّية لكبدك ام لا. |
Ancak bu tamamen hangi fikirlerin yayılıp hangilerinin yayılmadığına karar veren farklı bir süreç biçimi. | TED | لكنها طريقة مختلفة كلياً للعملية التي تحدد أي فكرة تنتشر، وأي فكرة لا تنتشر. |
Size ne olduğunu gösteriyor ama nerede olduğunu göstermiyor. | TED | إنها تخبركم أي المناطق ، ولكن لا تستطيع أن تحدد أين. |
Harita, Woonan'ın altınlarının tutulduğu adayı gösteriyor. | Open Subtitles | وهذه هي الخريطة والتي تحدد مكان جبل الذهب |
Yaşadığımız hayatın kalitesini belirleyen budur -- zengin ya da fakir, ünlü ya da tanınmamış, sağlıklı ya da acı çekiyor olmamız değil. | TED | ان هذه الطريقة تحدد نوعية و جودة الحياة التي نعيشها ليس ان كنا اغنياء او فقراء مشهورين او مجهولين أصحاء أو مرضى |
Hayatımızı belirleyen 10 kararımızdan 8'i, deneyimlerimiz ve "Hah!" anlarımız 30'lu yaşlarımızın ortalarında gerçekleşecek. | TED | هذا يعني أن 8 من أصل 10 قرارات و تجارب و لحظات تجلي التي تحدد حياتك سوف تحدث بحلول منتصف الثلاثنيات من عمرك. |
Bugünkü kararlarınız onun rahatını belirleyecek. | TED | و قراراتك اليوم سوف تحدد النحو الذي سوف تكون عليه |
Yunan polisi, Gonzales'i Havelocks'un kızı Melina'nın verdiği tarife göre tespit etti. | Open Subtitles | الشرطة اليونانية استطاعت أن تحدد هويته عن طريق وصف أعطي لهم من قبل ابنة السيد هافلوك |
Penny'nin iyi ve kötü özellikleri onun kim olduğunu belirliyor. | Open Subtitles | فإمكانيات بيني سواء الجيدة أو السيئة هي التي تحدد شخصيتها |
Yabancı bir ajanın iş yerini belirlemek, yemek ile ilgilidir. | Open Subtitles | عندما تريد ان تحدد مقر جاسوس اجنبي كله متعلق بالطعام |
Psikolojik kaynaklara baktığınızda, bunlar pişmanlığı tanımlayan dört kalıcı bileşenlerdir. | TED | حسناً إن نظرتم إلى هذا التفسير النفسى، سترون أن هذه ال4 مكونات الدائمة التى تحدد مفهوم الندم. |
Bir şeyler belirlemen ne kadar zaman alacak? | Open Subtitles | حسناً, إلى متى سيطول الإنتظار قبل أنْ تحدد شيئاً؟ |
Belirli olay ve zaman aralıklarını birleştiren sinir yollarının yerini belirleyebilir. | Open Subtitles | يمكنها أن تحدد بدقة الممرات العصبية مرتبطة بتجارب معينة وفترات الوقت |
Glee kulübünde geçirdiğin dört sene beni tanımlıyor. | Open Subtitles | السنوات الأربع التي قضيتها في نادي الغناء تحدد شخصيتي. |
Öğlende, ayçiçeğinin değişen konumunu işaretlersiniz, ve akşam tekrar edersiniz, işte sizin saatiniz. | TED | وبحلول الظهيرة, تحدد الوضع المتغيّر للزهرة, ومجددا في المساء, وتصبح هذه ساعتك. |
tam kesin ölüm zamanını bulmak pek kolay bir iş değildir. | Open Subtitles | ليس من السهل أبداً أن تحدد الوقت الفعلي للوفاة |
Önceliklerini iyi belirlemeni, it kopuk takımıyla gezmeyi bırakmanı, ve takımına bağlılığını imzalamanı istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن تحدد أولوياتك جيدا وتكف عن التسكع مع هؤلاء الفاشلين وتوقع تعهدك تجاه الفريق |