Bir İngiliz polisi otobüsün altına itersen, bunun sonuçları olur. | Open Subtitles | لا تستطيعين أن تضعي شرطي بريطاني تحت الخافلة سيكون تداعيات |
O ince tersine dönüşün büyük sonuçları olabilir. | TED | وهذا التحول الطفيف سيكون له تداعيات ضخمة. |
Hislerini anlıyorum ama yapacağın şeyin, dünyadaki herkes için sonuçları olacak. | Open Subtitles | أنا أتفهم كيف تشعرين ، لكن ما أنت على وشك أن تفعليه له تداعيات على الناس في جميع أنحاء العالم |
Hastalıkları anlayıp tedavi etme yetimiz üzerinde devasa etkileri olacak dünyayı değiştirecek bir problem bu. | TED | هذه مشكلة مغيرة للعالم ذات تداعيات ضخمة على قدرتنا على فهم ومعالجة الأمراض. |
Haberi yolladığımda, yan etkileri olacağını biliyordum. | Open Subtitles | علمت أنه ستكون هناك تداعيات من بعد إرسالي للخبر |
Sanırım bunun sonuçlarını sizin kadar mürettebatınız da biliyordur. | Open Subtitles | أعتقد أنك تفهم تداعيات ذلك كما يفعل طاقمك |
Ama bu mahkeme salonunda olanların yankıları gelecekte daha iyi anlaşılacak. | Open Subtitles | و لكن أى تداعيات عميقة عما حدث فى قاعة المحكمة هذه سوف يعرف فقط للمستقبل |
Bunun bir sonucu olacak, sonucu olacak! | Open Subtitles | مهلاً،اوقتعني تداعيات ذلك ... تداعيات ذلك ... |
Bu cezasız kalmayacak. Bunun sonuçları olacak. | Open Subtitles | لن يمرّ هذا من دون عقاب سيكون هناك تداعيات |
Sadece düşünüyorum ki hareketlerimizin doğuracağı sonuçları ve içerdiği imaları derince düşünmeliyiz, ve güzel, uzun tartışmalar olduğu sürece aynı bunun gibi, düşünüyorum ki bunu neden yapmamız gerektiğine dair çok iyi bir çözüm bulabiliriz. | TED | أعتقد أنه يجب أن نفكّر بشكل عميق في تداعيات وعواقب أعمالنا، ومادمنا دائما نقوم بالنقاشات البنّائة كالتي نقوم بها اليوم. أعتقد يمكننا أن نصل إلى سببٍ جيد يجعلنا نقوم بهذا الأمر. |
İkinizde yaptıklarınızdan doğacak sonuçları anlamıyorsunuz. | Open Subtitles | و لا واحدة منكم تتفهم تداعيات أفعالكم |
Size söylüyorum sonuçları ağır olacak. | Open Subtitles | أنا أحذرك، ستكون هناك تداعيات. |
ama bu sıradışı basitleştirmenin kötü sonuçları oldu. | Open Subtitles | تداعيات هذا التبسيط المضلل كانت فظيعة |
Ama küreselcilere göre nükleer büyüme, küresel mülteci sorunu, iklim değişikliği veya terörizm ve hatta olası bir insanüstü yapay zekânın sonuçları gibi büyük ulusüstü sorunlarla başa çıkabilmek için küresel bir yönetim sağlamak gerekiyor. | TED | لكن العولميين يدّعون أن تعزيز حكامتنا العولمية هو السبيل الوحيد لمواجهة المشاكل القومية العويصة، مثل انتشار الأسلحة النووية، أزمة الهجرة العالمية، والاحتباس الحراري أو الإرهاب أو حتى تداعيات الذكاء الاصطناعي الهائل. |
Bazı sonuçları olacağını söylüyorlar. | Open Subtitles | -يقولون ستكون هناك تداعيات لذلك |
Kankandı'nı çiğnmenin öldürücü yan etkileri olabileceğini biliyor muydun? | Open Subtitles | هل أنت على علم أن نقض العهد يمكن أن تكون له تداعيات قاتلة ؟ |
Bu işin önüne geçmemiz gerek yoksa çok büyük etkileri olacak. | Open Subtitles | الآن نحن بحاجة أولا للحصول على هذا الشيئ وإلا يمكن أن تكون تداعيات ضخمة |
Bugün dijital bir bomba patladı ve etkileri beklenenin çok üstünde oldu. | Open Subtitles | قـُـنبلة مدوية حدثت اليوم ومع تداعيات مـُـستمة في القطاع التقني |
Ulusal güvenlik sonuçlarını anlayana kadar beklemenin nesi yanlış? | Open Subtitles | ما الخطأ في الانتظار حتى نفهم على الأقل تداعيات الأمن الوطنية؟ |
Sadece yapmak istediğin şeyin olası sonuçlarını anladığından emin olmak için biriyle konuşmak istersin diye düşündüm. | Open Subtitles | أنا مجرد التفكير أنه ربما أردت التحدث مع شخص للتأكد من أن تفهم تداعيات محتملة من قرارك. |
Ve biz tasarımcılar olarak, iş adamları olarak, tüketiciler olarak seçimlerimizin sonuçlarını görmediğimiz için, bu tür zararlar ortaya çıkıyor ve bunlar insanların hayatları. | TED | و لأننا لا نرى تداعيات الخيارات التي نتخذها كمصممين و كرجال اعمال و كمستهلكين حينها تحدث هذه العوامل الخارجية و هذه حياة الناس |
Papa, Devlet Sekreteri'ni ciddi yankıları olmadan... azledebileceğini sanıyorsa eğer,.. | Open Subtitles | ولكن إذا كان يعتقد البابا أنّه يستطيع أن يعزل أمين الدولة دون تداعيات خطيرة، لابدّ من حدوثها |
Bunun bir sonucu olacak, sonucu olacak! | Open Subtitles | ! تداعيات ذلك |