Annem 15 yaşıma gelene kadar kimseyle çıkmama izin vermiyor. | Open Subtitles | أصبحُ حتى بالمواعدة لي تسمحَ لن والدتي عشر الخامسة في |
Karım böyle seksi çalışanım olmasına asla izin vermezdi. | Open Subtitles | زوجتي لن تسمحَ لي أن يكونَ لدي موظفة مثيرة مثل هذه. |
Sonuçta seçenekleriniz, ya bunun olmasına izin vermek, yada bunu durdurmaya çalışmaktı. | Open Subtitles | فإذن , خياراتك كانت : أن تسمحَ بحدوثِ ذلك, أو أن تحاولَ إيقافه. |
İşimizi yapmamıza izin vermelisin. | Open Subtitles | يجبُ عليكـَ أن تسمحَ لنا بأن نؤديَ عملنا بأكملِ وجه |
Ama annesinin böyle bir şeye izin vermesi imkânsız bir şey. | Open Subtitles | ولكن من الواضحِ أنَّ والدتها لن تسمحَ بحدوثِ هذا على ما أعتقد |
Bence ziyarete gelmesine izin vermelisin. | Open Subtitles | أظنُ أنَ عليكَ أن تسمحَ لها بزيارتَك |
Geri götürmelerine izin vermeyeceğini söylemiştin. | Open Subtitles | قُلتَ أنكَ لَن تسمحَ لهُم بإعادتي هناك |
Öğretmenim, denemesine izin verebilir misiniz acaba? | Open Subtitles | المعذرة هل يُمكن أن تسمحَ لها بذلك؟ |
Bakmama izin vermezsin, çünkü kaka falan yapmıyorsun. | Open Subtitles | أنتَ لن تسمحَ لي أن أرى... أنتَ لن تسمحَ لي أن أرى لأنكَ لستَ بحاجة للدخول لهنا. |
Kimsenin görmesine izin vermezsin. | Open Subtitles | هو القلبُ الذي لا يجبُ عليك بأن # # تسمحَ لأي أحدٍ بأن يراه |
Bana 12 yıllık bir Scotch'a mal oldu iyi viskiydi, ama ev sahibesiyle konuştum ve West Wanut'taki binaya girmek için izin aldım. | Open Subtitles | لقد كلفني ذلكَـ قنّينةُ خمرٍ إسكوتلنديٌ عمرها "١٢" عاماً من النوعِ الجيدِ ولكنَّني أقنعتُ المالكةَ بأن تسمحَ لنا بالولوجِ إلى (المبنى القابعُ في (ويست وولنت |