birşeyler kötü gitmeye başladığında onu arıyordum, gelip beni almasının zamanı geldiğini söylüyordum. | TED | و كنت اناديه عندما تسوء الامور بحق، و كنت اقول انه الوقت لكي تأتي و تنتشلني. |
Bazen o kadar kötü olur ki, devam edemeyeceğimi düşünürüm. | Open Subtitles | تسوء الامور أحيانا حتى اعتقد انني لن أنجو |
İşler kötü gittiğinde, sorumluluğu başka şeylere atmak, başlıca "tibbi kendini kurtarma" yöntemlerinden biridir.. | Open Subtitles | عندما تسوء الامور , يكون القاء اللوم على الاخرين هو ادوات النجاة |
Bir günde bu işi halledeceğim. Ne kadar kötü olabilir ki? | Open Subtitles | سوف انهي هذا الشيء في يوم واحد بجانب الي اي مدي يمكن ان تسوء الامور |
kötü bir şeyler yaşadığımızda birbirimize dayanmalıyız. | Open Subtitles | نستند على بعضنا عندما تسوء الامور |
Bu akşam kötü görünmeyi kaldıramam. | Open Subtitles | -لا يمكنني تحمل أن تسوء الامور الليلة |
Daha kötü hale getiriyorsun, Bruce. | Open Subtitles | ان تسوء الامور بروس |