1941 yazında, Hitler ve Himmler arasındaki bir dizi toplantının ardından Sovyet Yahudilerine yapılan eziyetler ciddi oranda artış gösterdi. | Open Subtitles | بعد سلسلة من الإجتماعات بين هتلر" و"هيملر" في صيف 1941" كان هناك تصعيد في إضطهاد اليهود السوفيت |
Sovyetler Birliğindeki Yahudiler toplu şekilde kurşuna dizilirken diğer tarafta Auschwitz mahkûmlarının öldürülmesinde de artış olmuştu. | Open Subtitles | في نفس وقت عمليات إطلاق النار الجماعية على اليهود في الإتحاد السوفيتي كان هناك أيضا تصعيد في "قتل سجناء "آوشفيتس |
Biz en azından bir gerginlik ortamının olabileceği olasılığını düşünüyoruz. | Open Subtitles | حسنا، نحن نعتقد انه على الاقل توجد احتمالية لحدوث تصعيد |
Eğer bir gerginlik ortamı oluşacaksa bunu biz başlatmalıyız. | Open Subtitles | إن كان سيكون هناك أي تصعيد فيفضل أن نبدأه نحن. |
Bunu ortalığı daha da kızıştırmak için yaptılar. | Open Subtitles | لقد أثاروا كل هذه الفوضى بهدف تصعيد الموقف |
Zaten kötü olan bir durumu iyice kızıştırmak istemeyiz. | Open Subtitles | آخر شيء نحتاجه هو تصعيد الموقف معهم الذي هو سيئ بالاساس |
Giderek artan asi saldırılarıyla yüzleşen, Ayrılıkçılar, gezegende savaşın yayılması üzerine İziz şehrindeki kuvvetlerini desteklemek amacıyla takviye kuvvetler gönderdiler. | Open Subtitles | واجهوا تصعيد لهجوم الثوار الانفصاليين ارسلوا تعزيزات لتقويه قبضتهم على مدينة ايزيس |
O anteyi harekete geçirmeliyiz. | Open Subtitles | علينا أن نقوم تصعيد الموقف,ثانيةً |
Tören, Başkan'ın Vietnam'da savaşın tırmanması gerektiğini belirten samimi bir konuşmayla başladı. | Open Subtitles | بدأت المراسم بكلمة من الرئيس بخصوص تصعيد الحرب فى فيتنام |
Tiksintiyi ve yola gelmez çatışmaları tırmandırmak kendimiz için istediğimiz bir şey değil, ya da ülkemiz için, ya da gelecek neslimiz için. | TED | تصعيد الاشمئزاز والصراع ليس هذا ما نريده لأنفسنا، لبلدنا، للجيل القادم. |
-Zamana göre artış maddesi. -Aynen öyle. | Open Subtitles | إتفاق زوجي مع فقرة تصعيد |
Cinayetlerin sayısında doğal bir artış var sanki. | Open Subtitles | يبدو ان هناك تصعيد طبيعي للقتل . |
Sağlam bir artış. | Open Subtitles | انه تصعيد جهنمي |
Birlikteki büyüme, düşmanlarımızın haricindede bir gerginlik yaratacaktır. | Open Subtitles | توسيع آخر للأتحاد يمكن أن يولد تصعيد آخر للأعمال العدائية من أعدائنا |
Beyninin yarısı olan herkes o odadan gerginlik olmadan çıkmayacağımızı biliyordu. | Open Subtitles | أيّ شخص بنصف عقله كان ليعرف بأننا لن نغادر تلك الغرفة دون تصعيد |
Eğer bunu gebertirsek, gerginlik tepeye tırmanır. | Open Subtitles | قتلنا لهذا الشخص تصعيد |
Neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmeden ortalığı kızıştırmak istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد تصعيد الوضع حتى نكتشف ما الذي نحن بصدد مواجهته. |
Bay başkan, uluslarımız arasında düşmanlığı kızıştırmak istemiyorsanız doğru olanı yapın. | Open Subtitles | سيدي الرئيس لو تريد عدم تصعيد العداء بين دولتينا ستفعل ما هو صائب |
Sıçtırma şimdi, Tom. kızıştırmak mı istiyorsun? Öyle olsun. | Open Subtitles | تباً لك طوم تريد تصعيد الأمور، حسناً |
Yetkililere göre Noel öncesinde, bu huzurlu kasaba, Kingston Halls'u sarsan, açıklanamayan ve giderek artan kaza, yangın ve patlamalar burada başladı. | Open Subtitles | المسؤولين يلومون موجة الهستيريا في سبب تصعيد الخطر و عدم توضيح الحوادث، النيران و الأنفجارات التي حطمت تلك المدينة الهادئة |
- Morga yaşanan sürekli artan geldiğinin farkında mısın? ...bir müessir fiil olayı var. | Open Subtitles | هناك تصعيد إهانة مستمر في المشرحة |
O anteyi harekete geçirmeliyiz. | Open Subtitles | علينا أن نقوم تصعيد الموقف,ثانيةً |
Tören, Başkan'ın Vietnam'da savaşın tırmanması gerektiğini belirten samimi bir konuşmayla başladı. | Open Subtitles | بدأت المراسم بكلمة من الرئيس (بخصوص تصعيد الحرب في (فيتنام |
Hedefimiz savaşı tırmandırmak değil barışı sağlamak olacaktır. | Open Subtitles | هدفنا هو تحقيق السلام لا تصعيد الحرب |