Ama müşterek zihinleri, bireylerin yapmak zorunda olduğu şeyleri anlamaktan yoksun. | Open Subtitles | لكن عقلياتهم تفتقر إلى ثقافة خصوصية فعل ما يجب أن يفعل. |
O benim eşim olmak için gerekli olan zekadan yoksun. | Open Subtitles | إنها تفتقر إلى الذكاء الذي يجعل منها شريكتي |
O benim eşim olmak için gerekli olan zekadan yoksun. | Open Subtitles | إنها تفتقر إلى الذكاء الذي يجعل منها شريكتي |
- Ama nerede duracağını bilmiyor. | Open Subtitles | لكنها تفتقر إلى ضبط النفس |
- Ama nerede duracağını bilmiyor. | Open Subtitles | لكنها تفتقر إلى ضبط النفس |
Dersini alacak kapasiteden yoksun olduğunu görüyorum. | Open Subtitles | وأنت تبدو أنك تفتقر إلى القدرة على تعلم درسك |
Çünkü senin romantizmden yoksun olman, onun da yoksun olacağı anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأنك تفتقر إلى أي معنى الرومانسية لا يعني انها كذلك. ربما كتبت لك رسالة |
Her zaman bu etkinliğin edepten yoksun olduğunu söyledim. | Open Subtitles | لطالما قلت أن هناك مخاطر حيث أن هذه الواقعة تفتقر إلى الاحتشام |
O bunu hiç öğrenememiş ancak, onun kötü olma içgüdüsünden yoksun olduğunu söylediler. | Open Subtitles | لم تعرف ذلك أبدًا، لكنهم قالوا أنها تفتقر إلى القوة الفتاكة |
Mesaj dört kelime uzunluğunda, içerikten yoksun doğrulanmamış ve bu yüzden de güvenilir olamaz. | Open Subtitles | الرسالة من أربع كلمات في الطول تفتقر إلى السياق و غير مُثْبت صحتها و بالتالي لا يُمكن الوثوق بها |
der. Yağ hücreleri, diğer hücrelerde bulunan birçok biyokimyasal mekanizmadan yoksun olduğu için, muhtemelen depolanmak için en doğru yerdir. | TED | ولأن الخلايا الدهنية تفتقر إلى معظم العمليات الخلوية المعقدة الموجودة في أنواع الخلايا الأخرى، فإنها على أرجح تقدير المكان الأنسب والآمن للتخزين فيها. |
Etçil bitkiler yüksek asitli topraklara sahip yerlerde yetişme eğilimindeler ki bu topraklar nitrojen, fosfor, potasyum gibi önemli besleyicilerden yoksun. | TED | تميل النباتات آكلة اللحوم إلى النمو في الأماكن ذات التربة عالية الحامضيّة، والتي تفتقر إلى العناصر الغذائيّة الهامّة مثل النيتروجين والفوسفور والبوتاسيوم. |
Bu sanki tüm dünyaya sorunlarla yaratıcı bir şekilde ilgilenmekten, ustalıktan yoksun olduğunu söylemek gibi. | Open Subtitles | هو مثل معلنا للعالم كنت تفتقر إلى الدهاء والبراعة... للتعامل مع المشكلة أكثر خلاق. |
- İncelikten yoksun bir davranış. | Open Subtitles | تفتقر إلى الجودة. |
Huzurun, ahlaklılıktan yoksun. | Open Subtitles | سكينتك تفتقر إلى الفضيلة |
Mesajları içerikten yoksun. | Open Subtitles | رسائلها تفتقر إلى السياق |