Birleşik Devletler'de gerçek, büyük bir salgın hastalık var ve bununla başa çıkmaya hazırlıklı değiliz. | TED | لدينا تفشي حقيقي وضخم للأمراض في الولايات المتحدة ، ولسنا مستعدين للتغلب عليها. |
hiçkimse bu aşının gerçek bir küresel salgın karşısında kesin ve kalıcı bir çözüm olduğunu düşünmüyor | TED | و لكن لا يوجد من يعتقد بالفعل أنه سيكون مؤثراً في حال حدوث تفشي حقيقي للفيروس. |
Bu harcamalar sonunda sadece 15 eyalet bir salgın durumunda büyük miktarda aşı ve ilaç dağıtımı yapabilecek altyapıya sahip. | TED | و النتيجة، فقط 15 ولاية تم إعتمادها كولاية قادرة على توزيع كميات كبيرة من اللقاحات والأدوية في حال تفشي وباءٍ ما. |
salgınlar ilk ortaya çıktığında önce yoksulları öldürüyor ve sonra yayıldıkça tüm dünyadan insanları. | TED | في البداية، يموت الفقراء عند بدء تفشي الوباء، ثم يُحصد البشر في كل أنحاء العالم حين يتفشى الوباء. |
Halk sağlığı departmanı sizleri yerel bir viral ensefalit salgınına karşın uyarmak ister. | Open Subtitles | قسم الصحة العامة يريد تحذيرك بشأن تفشي وباء محلي التهاب الدماغ الفيروسي |
O dönemde Newton verem salgınından kaçmak için aile çiftliğine dönmüştü. | Open Subtitles | حين عاد نيوتن إلى مزرعة عائلته هربا من تفشي وباء الطاعون |
Bu göreceğimiz son büyük salgın değil. | TED | فلن يكون تفشي هذا الوباء الراهن الأخير بالنسبة لنا. |
Seçimlerimiz bizi, daha çok salgın yaşayacağımız bizi bu noktaya getirdi. | TED | إنّ اختياراتنا كبشر تقودنا إلى وضعية إلى حيث نشهد الكثير من تفشي الأوبئة. |
ve büyük ölçekte ise, yayılmakta olan bir salgın hastalığı az miktarda veri toplayarak gözlemleyebilirsiniz. | TED | و تكون قادر بشكل كبير على مراقبة تفشي الوباء مع الحد الأدنى من المدخلات من الناس |
Eğer bu gemide salgın varsa, en yakın limana 500 mil mesafedeyiz. | Open Subtitles | اذا تفشي المرض في هذه السفينة فنحن علي بعد 500 ميل من اقرب ميناء |
önemli olduğunu düşündüğüm bir iş. burada ciddi bir salgın olsaydı, benim gibi birini isterdin. | Open Subtitles | اذا كان هناك تفشي لمرض,انت ستحتاج لشخص مثلي |
Demek ki, başka bir salgın başlamadan kaynağı bulmamız gerekiyor. | Open Subtitles | لذا، يجب أن نجد المصدر قبل تفشي آخر يحدث |
salgın sonrası, Bayan Herring'in bu projeyi başlattığı ilk zamanlardan beri buradayım. | Open Subtitles | هنا تم حولها منذ البداية ، عندما كلفت السيدة الرنغة المشروع للمرة الاولى بعد تفشي المرض. |
Erken tedaviye başlayabilir, ileride ortaya çıkışını engelleyebilirsin. | Open Subtitles | فإنّ بإمكانكِ طلب علاج مُبكّر، لمنع تفشي المرض بالمُستقبل. |
Çiçek hastalığı salgınına yakalanmışız. | Open Subtitles | حصلنا على تفشي للجدري |
İki yıl önce bir menenjit salgınından sonra geldim. | Open Subtitles | لقد أتيتُ هنا منذ عامين بعد تفشي مرض الالتهاب السحائي |
Gerilla kuvvetlerinin, hükümet için ayrılan güvenli bölgenin yakınlarındaki topraklar için savaştığı sırada, bölgenin karşısında şiddetli isyan başladığı bildirildi. | Open Subtitles | تم التبليغ عن تفشي العنف في شتى أنحاء المنطقة حيث تتقاتل العصابات للسيطرة على الأراضي التي تقع خارج المناطق المؤمنة |
salgının en kötü döneminde, her günü Ebola virüsü riski altında geçirmek en berbat anılarımdan birisiydi. | TED | والعيش كل يوم مع المخاطرة العالية لنقل مرض فيروس إيبولا خلال أسوأ تفشي المرض كان واحد من أسوأ تجاربي. |
Uzak alanlarımızı rahat bırakmadıkça bu salgınlar yaşanmaya devam edecek. | TED | وبالتالي فإنه طالما حرصنا على تقريب الأماكن التي ظلت بعيدة، فسيظل تفشي الوبائيات. |
Dünya Sağlık Örgütü, Tayvan'da başlayan ve şimdiye kadar 12 ülkede görülen son kuduz salgınını takip ediyordu. | Open Subtitles | أعلنت وزارة لصحة العالمية، أنها تتعقب تفشي جديد لداء الكلب، الذي بدأ في تايوان وتم التبليغ عنه الآن في 12 بلدة أخرى. |
HKM salgından 2 hafta uzakta olduğumuzu söylüyor. | Open Subtitles | مركز مكافحة الأمراض يقول أننا على مبعدة إسبوعان من تفشي الوباء |
Tıp merkezinde enfeksiyon salgını var, tüm birimler emniyetleri açın. | Open Subtitles | لدينا تفشي عدوى في المركز الطبي جميع الوحدات استعداد كامل |