| Yani hayatımızda hiç böyle insanlar olmadı, biliyorsun. Bize yardım etmek isteyen. | Open Subtitles | لم يكن لدينا ابدا اشخاص مثلهم كما تعلم الذين يودون تقديم المساعدة |
| Ama biz kuzeyde güvendeyiz. yardım etmek zorundayız. | Open Subtitles | نحن لسنا في الشمال نحن في أمان ولهذا علينا تقديم المساعدة |
| Ona ihtiyacım var ama o yardım etmeye bile çalışmıyor. | Open Subtitles | وقد احتجت إلى مساعدتها. وهي لم تحاول حتى تقديم المساعدة |
| En son yardım etmeye çalıştığında neredeyse kasabanın erzağını götürüyordunuz. | Open Subtitles | , اخر مرة ارادتي فيها تقديم المساعدة . كنتم تقريبا علي وشك الاستلاء علي احتياطات مدينتي |
| Yoo, yoo, yoo! Tabiki olur. Büyük oranda ayığım ve yardımcı olmak istiyorum. | TED | لا، لا، لا، أبدا، الأمر جيد. أنا هادئ جدًا، أود فقط تقديم المساعدة. |
| Kustum işte. İyiyim. Biliyorum, yardım etmek istiyorsun. | Open Subtitles | لقد تقيأتُ، أنا بخير أعرف أنّك تودّين تقديم المساعدة |
| yardım etmek için çok çalıştım ve bu sadece durumu daha kötüleştirdi. | Open Subtitles | لقد حاولت تقديم المساعدة بكل جدية، لكن ما حدث هو أن كل شيء تحول للأسوء |
| Yanlızca, geri döndüğümde onun çıkmış olduğunu farkettim. Tabii ilk düşündüğüm size elimden geldiğince yardım etmek oldu. | Open Subtitles | عندما اكتشفت وجود هذا المخلوق, اول مابدر الي ذهني هو تقديم المساعدة |
| Ama asıl soracağım şey, hala yardım etmek istiyor musunuz? | Open Subtitles | لكن النقطة هي, إن كنتم ...لا تزالون تريدون تقديم المساعدة |
| yardım etmek isterdim ama emir emirdir. | Open Subtitles | كان بودي تقديم المساعدة لكن الأوامر هيّ الأوامر |
| Ardından yardım etmek için evin içine girmişler. Ve şu an izlediğimiz acı manzarayla karşılaşmışlar. | Open Subtitles | وقد دخلوا للمنزل بغية تقديم المساعدة بأي شكل. |
| Belki de olay yerine ilk sen geldin ve Washington'a... yardım etmeye çalıştın. | Open Subtitles | وربما أنت أول من حضر الى هنا وحاول تقديم المساعدة لواشنطون |
| Lütfen, memur bey. yardım etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | من فضلك ، أيّها النائب أحاول تقديم المساعدة |
| Harfler daha büyük olacak. yardım etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | إنّه يجعل الأشياء أكبر أحاول تقديم المساعدة |
| Onlara yardım etmeye çalışıyorum. Senin gibi. | Open Subtitles | أحاول تقديم المساعدة لأولئك الناس مثلما تفعلين. |
| Sana dokunduğum için özür dilerim. Sadece yardım etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | آسف لأنني لمستك كنت أحاول تقديم المساعدة |
| Çoğu insan çevresinde kendine yardımcı olabilecek insanların bulunmasından hoşlanır. | Open Subtitles | في الواقع الكثير من الناس يحبون تقديم المساعدة |
| Belki yardımcı olabilir. | Open Subtitles | من المحتمل أن يكون قادراً على تقديم المساعدة |
| Operasyon iyi geçiyor, mahalle sakinleri, her zamanki gibi, yardımcı oluyorlar. | Open Subtitles | إسمحلي أن أقول تمت هذه العملية بنجاح, وجاري تقديم المساعدة الممكنة للسكان, كما هو الحال دائماً |
| Belki haberin yoktur ama Arayıcı bir görev üstünde. Belki valiniz size yardım eder. | Open Subtitles | ربما لمّ تسمعي بأنّ الباحث مُكلـّف بمسعى، ربما رئيس الشرطة يُمكنه تقديم المساعدة. |
| Evet. Noel henüz bilmiyor, ben de yardım etmeyi önerdim. | Open Subtitles | نعم ، أنه لا يعلم ذلك حتى الآن ، لذا عرضت تقديم المساعدة |
| Ve düşündüm ki, belki...belki birşeyler bulup, şirkete yada size zarar verecek birşey yapmadan önce, yardım edebilirim.. | Open Subtitles | ربما يمكنني إيجاد شئ ما .. و تقديم المساعدة قبل أن تقوم بشئ يضر الشركة |
| - Yardım ve yataklık suçu var. | Open Subtitles | ـ إنه لم يفعل أيّ شيء ـ إنه مذنب بتهمة تقديم المساعدة |
| Özellikle de yardımım olacaksa. | Open Subtitles | خصوصا إن كان بوسعي تقديم المساعدة |