Memleketimin geleneksel pastaları yanında da California'dan bir şişe Kohler Frohling şarabı. | Open Subtitles | , معجنات تقليدية من وطني نع قنينة نبيذ كولهير وفورلينغ من كاليفورنيا |
Eskiden, komşu adalardan gelen balıkçılar derilerinden geleneksel davul yapmak için vatozları avlıyorlardı; | TED | حاليّا، الصيادون من جزر مجاورة، قاموا مرة بصيد أسماك شياطين البحر لصنع طبول تقليدية من جلد هذه الأسماك. |
geleneksel, orta sınıf bir Nijeryalı aileden geliyorum. | TED | أنحدر من أسرة تقليدية من الطبقة المتوسطة. |
Donald Trump'a saldırırken geleneksel bir kampanya yöntemi kullanıyor. | Open Subtitles | في حين أن مهاجمة دونالد ترامب في طريقة أكثر تقليدية من الحملة الانتخابية. |
geleneksel tarzda, direk olarak sıkıcı bir araba bloğuna bakan istiflenmiş bir apartman yerine bütün apartman dairelerini neden araba podyumuna bakan penthouselara döndürmüyoruz diye düşündük. | TED | واعتقدنا أنه بدلاً عن بناء حزمة تقليدية من الشقق تواجه منظراً مملاً لمجموعة من السيارات لماذا لا نقوم بتحويل جميع الشقق إلى أبنية اضافية ونقوم بوضعها على طبقة فوق السيارات |
geleneksel damat hediyesi. | Open Subtitles | إنها هدية تقليدية من العروس إلى العريس |
Oldukça eski ve geleneksel bir Kuzey İzlanda kostümüdür. | Open Subtitles | ذلك منذ زمن... بدلات تقليدية من الاقليم الشمالي. |
(Kahkahalar) Bu, geleneksel sevgi ve ilişki yörüngelerine meydan okudu, çünkü Tanrı hiçbir zaman bizim gibiler için bir birlik kutsamadı ve yasalar da bunu hiçbir zaman tanımadı. | TED | (ضحك) واجه الأمر مسارات أكثر تقليدية من الحب والعلاقات العاطفية، لأن الله ما كان ليبارك اتحاد أشخاص مثلنا، وما كان القضاء ليعترف به. |