Görünüşe göre hükümetinizin barış anlaşmasını baltalamaya yönelik eylemlerini kanıtlayabilecek tek kişi ben değilim. | Open Subtitles | لستُ الوحيد القادر على إثبات تآمر عناصر في حكومتك على تقويض عملية السلام |
Önüne çıkan her fırsatta nükleer anlaşmayı baltalamaya çalışan Dar Adal mı? | Open Subtitles | نفس (دار عدل) الذي كان يحاول تقويض الاتفاق النووي في كلّ خطوة؟ |
Kaynaklarını zayıflatmak ve yüz bin kişiyi istihdam etmektedir. | Open Subtitles | تقويض مواردها وتوظيف مئات الآلاف من الناس. |
Bunu yeni nesle amacımızı kaldığımız yerden devam etmesi sağlayacak şekilde ilham vererek ve kurulacak olan Kongrenin temellerini zayıflatmak için yapacağız. | Open Subtitles | سوف نفعل ذلك عن طريق إلهام جيل جديد، ليتبنى قضيتنا، ويعمل على تقويض الأساسات... التي سوف يقوم عليها (مجلس الشيوخ) |