Yeni anne, bebeğini iş yerine, bebekten nefret ettiği ve büyük bir hata yaptığını düşünüp onu bırakmak için getirmediyse. | Open Subtitles | إلا إن كانت الأم الجديدة قد جلبت طفلتها إلى العمل لأنّها تريدُ التخلُّصَ من الطفلة لأنّها تكرهُ الطفلة |
Sonrasında kendinden nefret etmesen bu geceler daha eğlenceli olabilir. | Open Subtitles | هذه الأمسيات ستكونُ أكثر متعةً لو أنكَ لا تكرهُ بعد أنتهائها |
Bu köyden ve içinde yaşayan herkesten nefret ettiğini söylemiştin. | Open Subtitles | .أتذكرُ قولُكَ أنك تكرهُ هذه القرية وكُلّ مَنْ فيها |
Nasıl İngilizlerden nefret etmezsin? | Open Subtitles | كيفَ لا يجبُ أن تكرهُ البريطانيين؟ |
Londra'dan nefret ediyor, o da iyi vakit geçirmek için Yorkshire'da yaşayan büyük teyzesine geliyor, öyle mi? | Open Subtitles | إنها تكرهُ "لندن"، لذلك هي قادمة للعمة الكبيرة في "يوركشاير" لقضاء وقتٍ مُمتع؟ |
Meyve salatasında kavun olmasından nefret ediyor. | Open Subtitles | إنَّ "بريت" تحبُ سلطةَ الفواكهَ ولكنَّها تكرهُ الشمام |
Baek In Ho'dan neden bu kadar nefret ediyorsun? | Open Subtitles | لماذا تكرهُ بيك إن هوو كثيرًا؟ |
- Ama elimizde delil yok. - Bundan nefret etmiyor musun? | Open Subtitles | لكن ليسَ لَدينا دَليل - ألا تكرهُ ذلك؟ |
Biliyor musun, Aryanlardan en az benim kadar nefret ettiğini biliyorum? | Open Subtitles | تعلَم، أعرفُ أنكَ تكرهُ (الآريين) مثلي، صحيح؟ |
Buradan nefret ediyor olmalısın. | Open Subtitles | لابُد أنك تكرهُ هنا |
Buraya gelmekten nefret ediyorsun, değil mi Norman? | Open Subtitles | أنتَ حقاً تكرهُ المجيء إلى هنا، ألستَ كذلك يا (نورمان) ؟ |
Ama sen tatillerden nefret edersin. | Open Subtitles | لكنك تكرهُ الإجازات |
Vajinamdan nefret ediyorsun! | Open Subtitles | ! أنت تكرهُ مِهبلي ! |