Ne olduğunu biliyorum. Onu tanıyan bendim. Sen farketmedin bile. | Open Subtitles | أعرف من هو، لقد عرفته، وأنت لم تلاحظه حتى |
Ne olduğunu biliyorum. Onu tanıyan bendim. Sen farketmedin bile. | Open Subtitles | أعرف من هو، لقد عرفته، وأنت لم تلاحظه حتى |
Lastiği takana kadar patlak olduğunu farketmedin mi? | Open Subtitles | ألَم تلاحظه أنه كان مثقوبًا حتى قمت بوضعه؟ |
fark edene kadar fark etmediğiniz şeyler gibi bir şeydi. | Open Subtitles | كان نوع من الأشياء لا تلاحظه حتى يحين موعد ملاحظته |
görünmez olunca ve fark etmediğinizde tasarımın gerçekten çalıştığını düşünüyorum. | TED | وهذا عندما أعتقد بأن التصميم ناجح فعلًا، عندما يصبح غير مرئي ولا تلاحظه. |
Gücünün bu döneminde hayati bir şey değişecekti- aslan sürüsünün farkına varacağı bir şey. | Open Subtitles | وفي لحظة القوة هذه فإن شيئاً أساسيّاً قد تغيَّر شيءٌ تلاحظه الزمرة. |
Resmi yönergeler halkın bunun nasıl farkına varacağı konusunu biraz ihmal etmiş. | Open Subtitles | أهمل أن يذكر كيف يمكن للناس أن تلاحظه |
Senin fark etmemen birşey ama fakat karın da renk değiştirdiğini fark etmiyorsa, sana dikkat etmiyor demektir. | Open Subtitles | يمكنك ألا تلاحظه أنت لكن ألا تلاحظ الزوجة تغير لون زوجها هذا يعني أنها لا تنتبه |
fark edebileceğin kadar değil, sadece seni gerçekten olduğun kişiye döndürecek kadar. | Open Subtitles | ليس كثيراً بحيث تلاحظه لكن فقط لاعادتك الى من أنت فعلاً |