Ve sen de Müslüman değilsin herhalde, sanırım dinin bu değil. | Open Subtitles | يربطونها اليهم وانت من المحتمل لست مسلماً ربما تلك ليست ديانتك |
Seni tamamen değiştirebilirim ve peşimden gelirsin ama tarzım bu değil. | Open Subtitles | بإمكاني أن أغيرك ببساطة، وأن أجعلك تتبعني. ولكن تلك ليست طريقتي. |
Gerçek tam olarak düşünce deneylerimiz gibi olup bitmeyebilir, ama esas husus bu değil. | TED | الواقع قد لايتماشى مع نتاج خبراتنا ولكن تلك ليست نقطتنا |
Önemli olan o değil. Madde 3A açıkça belirtir ki... | Open Subtitles | تلك ليست هي القضية البند3أ واضح بشأن هذه الحالة |
Devam edelim, hikayenin tamamı bu kadar değil, bu sadece başı. | TED | الآن لنستمر, تلك ليست نهاية الحكاية, تلك هي البداية فقط |
Ve senin verdiğin şu akü asidi, kahve değil o. | Open Subtitles | و حمض البطارية تلك التي أعطيتني إياه, تلك ليست قهوة |
Saatlerce boşuna konuşabiliriz, çünkü sorun bu değil. | Open Subtitles | يمكننا التكلم لساعات دون جدوى، لأن تلك ليست المشكلة |
Rutin uygulama bu değil Bay Holmes. | Open Subtitles | حسنا .. تلك ليست طريقه نظاميه يا سيد هولمز |
Şimdi, ikinizin de canavarlar hakkında çok şey bildiğinizden eminim ama konumuz bu değil. | Open Subtitles | الآن، أنا متأكد بان كلاكما يعرف صفقة عظيمة حول الوحوش، لكن تلك ليست القضية هنا. |
Doğru tabir bu değil. "Ot içmek" doğrusu. | Open Subtitles | تلك ليست العبـارة الصحيحة بـل لم يدخـن المخدرات |
Ve sen de Müslüman değilsin herhalde, sanırım dinin bu değil. | Open Subtitles | وانت من المحتمل لست مسلماً ربما تلك ليست ديانتك |
- Sen anlamazsın. - Evet, fakat mesele bu değil. | Open Subtitles | . أنت لا تفهم . نعم ، لكن تلك ليست هى النقطة |
Ama benim sorunum bu değil Ya herkese anlatırsa? | Open Subtitles | ولكن تلك ليست مشكلتي ، ياصاح. حسنا ، ماذا لو انها اخبرت الجميع؟ |
Hayır, demek istediğim o değil. | Open Subtitles | تلك ليست وجهة نظري. نحن نهتم بالجميع هنا. |
Asıl mesele o değil. Yerimizi nasıl biliyorlar? | Open Subtitles | تلك ليست مشكلة، بل كيف تمكّنوا من إيجادنا؟ |
Eğer ayırmaya çalışıyorsan, tek gri olan o değil. | Open Subtitles | تلك ليست الشعرة الرمادية الوحيدة لو كنت تغربل |
Sizin gibi güzel bir bayan için hiç uygun bir hayat değil bu. | Open Subtitles | تلك ليست حيـاة منـاسبة لـ إمرأة لطيفة مثلكِ |
Bu alelade bir koku değil. Bu şeyden kurtulmak için bir rahibe ihtiyacın var. | Open Subtitles | تلك ليست مجرد رائحة، يلزمك كاهن للتخلص من هذا الشيء |
Alise ile olabilmesinin tek yolu bu değil. O bir hayalet. | Open Subtitles | تلك ليست الطريقة الوحيدة ليكون معها إنه شبح |
Şey, giderken beklediğim cevap bu değildi. | Open Subtitles | حسنآ,تلك ليست الاجابه التي كنت امل سماعها قبل مغادرتي لهذا سأبقى |
Belki silah kaçırmak için kullandıkları konteynır bu değildir. | Open Subtitles | ربما تلك ليست الحاوية المستخدمة في تهريب أسلحتهم |
Ama kişiliğimizi belirleyen şeyler bunlar değil. | Open Subtitles | لكن تلك ليست الأشياء التي تجعل منا من نحن عليه. |
Bu zayıf halinizle emzirmeniz doğru olmaz. | Open Subtitles | و كما تعرفين تلك ليست فكرة سديدة بالنسبة لوضعكِ الحرج |
Yetişkin ve doktorası olan bir psikoloğun telefona cevap veriş şekli bu olamaz. | Open Subtitles | تلك ليست طريقة البالغين الحاصلين على دكتوراه في علم النفس للإجابة على الهاتف |
Nedense bunun masumları korumanın iyi bir yolu olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | شيء ما يخبرني بأن تلك ليست أفضل طريقة لنحمي الأبرياء |
Onların tarzı böyle değil. Onlar çok daha ustaca çalışır. | Open Subtitles | . تلك ليست طريقتهم ، إنهم بارعون جداً |