Birlikte olmam gereken tek kişiyi onca boyutun içinden bulup her şeyi Tam olarak hayal ettiğim gibi yaşamak. | Open Subtitles | لكي أجد وسط الأبعاد الشخص الذي مقدر لي أن أكون معه و يتم كل شىء تماما كما أتمني |
Tam olarak olduğun gibisin yani; ergen bir federal ajan. | Open Subtitles | أنت تبدو تماما كما أنت عميل فيدرالى بالغ |
Ama Tam olarak planladığımız gibi gitmedi. | Open Subtitles | لكن لأننا ما نحن عليه لم يصبح تماما كما خططناه |
Büyün evi senden satın almak ve olduğu gibi korumak istiyorum. | Open Subtitles | أريد شراء الشقة كلها منك والحفاظ عليها تماما كما هي عليه |
Problemlerin sebebi göçmenliğin yasaklanmasından dolayı, seks işçiliğinin yasaklanmasında olduğu gibi. | TED | تنشأ المشاكل من تجريم الهجرة، تماما كما يفعلون من تجريم الاتجار بالجنس نفسه. |
Çarptığını gördünüz mü? Aslında kuyruğunu da kullanıyor. tıpkı laboratuvarda gördüğümüz gibi. | TED | هل رأيتم الإرتطام؟ إنه يستخدم ذيله كذلك تماما كما رأينا في المختبر |
tıpkı bana soda yerine tonik getiren komiyi öldürdüğüm gibi. | Open Subtitles | تماما كما قتلتُ الولد الذي حضّر لي عصيرا مكان الصودا |
Her vatandaş, Tam olarak topluluğun tasarladığı gibi doğar. | Open Subtitles | كل مواطن يولد تماما كما صمم من قبل المجتمع. |
Nakliye konteynırı kullandım... ...ve ayrıca öğrenciler... ...devletin verdiği bütçe dahilinde bütün bina mobilyalarını yapmamızda... ...onları rahat hale getirmemizde... ...bize yardım ettiler. Ama aynı zamanda evin alanı Tam olarak aynıydı, fakat daha konforluydu. | TED | فاستخدمت حاويات الشحن وأيضا ساعدني الطلاب في تصميم و صنع كل أثاث المبنى لجعلها مريحة، و ضمن ميزانية الحكومة و قد كانت مساحة وحدة السكن تماما كما تلك ولكنها أكثر راحة. |
gibi şeyler olduğu. Bazen, bilgisayar ne gördüğü hakkında emin olamayınca çok fazla düşünmek yerine yeterince mantıklı bir cevap vermesini öğrettik, tıpkı bizim yapacağımız gibi fakat başka zamanlarda bilgisayar algoritmamız bize dikkate değer şeyler Tam olarak nesnelerin ne olduğunu marka, model ve üretim yılı gibi şeyleri söylüyor. | TED | أحيانًا، عندما لا يكون الحاسوب متأكدًا جدًا حيال ما يراه علمناه أن يكون ذكيًا بقدرٍ كافٍ ليعطي إجابة آمنة بدلًا من أن يرهق نفسه زيادة عن اللزوم تماما كما قد نفعل نحن لكن في أحيان أخرى تكون خوارزميتنا مميزة في إخبارنا عن ماهية الأشياء بدقة كالشركة المصنعة لسيارة وطرازها وسنة صنعها |
İşler Tam olarak planlandığı gibi gitmedi ama... | Open Subtitles | الأمور لا تسير تماما كما تبدو لكن |
Sana söylediklerimi Tam olarak yapmazsan onu öldürürüm. | Open Subtitles | سأقتلها إلا إذا كنت تفعل تماما كما قلت. |
Tam olarak "şurada" ne olduğunuzu kendinize gösterdiniz. | Open Subtitles | لقد رأيتم أنفسكم تماما كما هي هنا |
Ve bu akım, elektrik akımı, evinizin içinde olduğu gibi, elektronlar tarafından taşınır. | TED | هذا التيار الكهربائي ، تحمله الالكترونات ، تماما كما في بيتك ، وهلم جرا. |
tıpkı geçmişte olduğu gibi, bu bitkiler için olmazsa olmazdı. | Open Subtitles | ولكن هذا ضروري لحياة النبات، تماما كما كان في ذلك الوقت. |
Günümüzde olduğu gibi tamamiyle yabani şekilde yetişen eski zaman türü buğday. | Open Subtitles | انه نوع قديم من القمح الذي نَبَتَ في البرية تماما، تماما كما هو الحال اليوم. |
tıpkı 2000 yıl önce o tepede olduğu gibi. | Open Subtitles | انها جلبت الحياة الأبدية, تماما كما فعلت على ذلك التل منذ 2000 سنة. |
Yine başladın, benden bir adım önde olmaya çalışıyorsun aynı süpürge işinde olduğu gibi. | Open Subtitles | ها أنت ثانية تحاول أن تتفوق علي بخطوة تماما كما فعلت في مشروع المكانس الكهربائية |
Gördüğün üzere tam zamanında yeni ejderhalarla geldim tıpkı söz verdiğim gibi. | Open Subtitles | كما ترى، أحضرت دفعة جديدة من التنانين في الموعد تماما كما وعدتك |
Belki de aşk bir kişiye duyulan geçici ya da kalıcı bağımlılık; tıpkı uyuşturucu bağımlılığı gibi. | TED | من المحتمل أن الحب مؤقت أو أن يكون إدمانا دائما لشخص، تماما كما يدمن الإنسان المخدرات. |
İnsanların kaç ayının ya da kaç yılının boşa gittiğini bir düşünün. tıpkı benim bir günümü boşa geçirdiğim gibi. | TED | اذا تصورا فقط كميّة العمل التي تضيع, تماما كما أهدرت أنا ذلك اليوم. |