Ama karanlık madde bize çarpmıyor, sadece içimizden geçip gidiyor. | TED | لكن المادة المظلمة لا تصطدم بنا بل تمر من خلالنا. |
Ve ne yaparsanız yapın, su içmek için uğramadan vahanın yanından geçip gitmeyin. | Open Subtitles | و مهما فعلت لا تمر من خلال الواحه من غير أن تشرب منها |
14 yaşında bir kızın vampir saldırısı sonucu yolda kan içinde yattığını ve insanların başlarını bile çevirmeden yanından geçip gittiğini gördüm. | Open Subtitles | فتاة فى الرابعة عشر غارقة فى دماؤها و الناس تمر من حولها |
Aynaya bakmadan geçemez. | Open Subtitles | لا يمكنها أن تمر من أمام المرآة بدون أن تغريها |
Bu çekirdekler birisinin rektumunda olmadığı sürece gümrükten geçemez, Morty. | Open Subtitles | هذه البذور لن تمر من اماكن النقل الاّ اذا كانت في شرج ما |
Bir sürü arabanın geçtiğini gördüm. | Open Subtitles | أنا رأيت أنوار السيارة تمر من هنا في الليل |
Dikkatini dağıtıyordum, biliyorum ama otobüsün kırmızı ışıkta geçtiğini gördüm ve kadına da o anda çarptı. | Open Subtitles | انا اعلم بأنني قد صرفت انتباهك لكن انا رأيت الحافلة تمر من خلال الاشارة الحمراء |
Anlayamıyorum! Şu duvarın içinden geçip gittiğini gördüm. | Open Subtitles | لا افهم ذلك لقد رأيتها تمر من خلال الحائط |
O sadece yıllarca masamın yanından geçip giden ve yüzüme bile bakmayan bir kadındı. | Open Subtitles | نعم لكن ماذا يعني هذا؟ انه فقط المرأة التي تمر من امام مكتبي كل يوم |
Yerel polise birkaç saatte bir evinin önünden geçip onu kontrol etmesini söylerim. | Open Subtitles | سأجعل الشرطة المحلية تمر من بيتها كل عدة ساعات ليتأكدوا أنها بخير |
Tüm kanalizasyon oradan geçip doğrudan Thames Nehri'ne akıyor. | Open Subtitles | جميع مياه الصرف الصحي تمر من هناك، مباشرة الى نهر التايمز. نعم، |
Ancak yine de muhtemelen her tarafımızı sarıyordur. Sanki hayalet gibi bir maddedir. Sanki içinizden geçip gidecek gibidir. | Open Subtitles | حيث تمر من خلالك كما لو لم تكن موجود على الإطلاق |
Dün gece oturmuş televizyon izlemeye çalışıyordum. Büyükannem de sürekli önümden geçip durdu. Çamaşırlarımı taşıyormuş bir de. | Open Subtitles | البارحة كنت احاول مشاهدة التلفاز وجدتي ظلت تمر من امامي مئات المرات وهي تحمل غسيلي |
Bu saç şekilleri teftişten geçemez! | Open Subtitles | قصات الشعر هذه لن تمر من نقط التفقد العسكري! |
-Yok canım. Bu büyüklükteki taşlar sidiktorbası kanalından geçemez. | Open Subtitles | الحصى بهذا الحجم لا يمكن أن تمر من البنكرياس "ASH" |
Çanta geçemez. | Open Subtitles | لايمكن للصرة أن تمر من خلال الجهاز |
Jake, bu araba o barikatı geçemez. | Open Subtitles | ! جاك ,هذه السيارة غير ملائمة لكي تمر من هذا الحاجز . |
Daha önce hiç okul otobüsü geçtiğini görmemiştim. | Open Subtitles | لم يسبق وأن رأيت حافلة المدرسة تمر من قبل. |
Eğer burada gerçekten bulunan ürünü dilimlersek bunun içinden birkaç soğutma kanalının geçtiğini yani daha verimli bir ürün olduğunu görebilirsiniz. | TED | اذا شَرحنا هذا المنتج الذي امامنا ستروا ان هنالك العديد من القنوات التبريدية التي تمر من خلاله مما يعني انه منتج أكثر كفاءةً |
"Fakat yapraklar titredikçe yerlerinde bilirsin rüzgarın oradan geçtiğini." | Open Subtitles | لكن عندما تتدلى أوراق الإشجار" ."المرتعشة، فالريح تمر من خلالها |
Her ay arabanın buradan geçtiğini görüyorum. | Open Subtitles | أرى عربتك تمر من هنا شهر تلو الآخر |