Stalker programlarını kötü olarak işaretlemeye başlamaları için antivirüs şirketlerinden birkaçını ikna etmeyi başardım. | TED | تمكنت من إقناع بعض شركات برامج مكافحة الفيروسات بتسويق هذه البرامج كبرامج خبيثة. |
Dışarıya çıkıp bahçede oturman için izin verilmesine görevlileri ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | تمكنت من إقناع المسؤولين أن يسمحوا لك بالخروج والجلوس في الحديقة |
Böylece kaybettiği malların intikamı olarak tecavüze uğramanızın yeterli olduğuna Mösyö Le Comte'u ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | لذلك تمكنت من إقناع الكونت بأن أغتصابك وحسب كان انتقام كافيا لفقدان بضاعته |
Buradaki fahişeyi, rezervasyonun O. Rankin için olduğuna ikna etmeyi başardım. | Open Subtitles | تمكنت من إقناع المسؤول هنا أن الأمر بخصوص (أو. رانكين) فعلاً |