Hayatının her yönüne saldırıyor. Önce mesleğine sonra da kendisine. | Open Subtitles | فهي تهاجم كل جوانب حياته، بالبداية حياته المهنية، والآن الشخصية. |
"Taburumuz artı tanklarımız tahıl asansörüne saldırıyor." | Open Subtitles | كتيبتنا تدعمها الدبابات تهاجم مخزن الغلال |
POS 3, vücudun endokrin sistemine saldırır salgı bezleri boyunca ilerler. | Open Subtitles | المتلازمة تهاجم نظام الغدد الصم في الجسد تتحرك من غدة لأخرى |
Babanın üzerinde çalıştığı son şey insan genomuna saldıran virüs kaynaklı hastalık taşıyıcılardı. | Open Subtitles | آخر شيء كان والدكِ يعمل عليه كان ناقلات تسليم فيروسيّة تهاجم جينات الإنسـان |
Çünkü hep aynı şekilde saldırıyorsun odun keser gibi omuzunu kullanıyorsun. | Open Subtitles | لأنك دائماً تهاجم بنفس الطريقة تضرب من أعلى كتفك وكأنك تقطع الخشب |
Herhalde özgürlük bu demek- düşmana saldırmak için, ... öncelikle kendinize vurmak.. | Open Subtitles | أعتقد أن هذا هو معنى تحرير الذات حتى تهاجم عدوك، يجب أولاً مهاجمة نفسك بشدة |
Ama onlar neredeyse saldırmaz, eğer kötü bir yıl geçirmedilerse. | Open Subtitles | لكنها نادراَ من تهاجم مالم تعاني من سنة قحط للعنب |
Parazitler bir ağaca çeşitli biçimlerde saldırır ama bunlar hep yaşayan bölümlerine saldırıyor. | Open Subtitles | لما لا ؟ حسنا ، الحشرات تهاجم الشجرة فى عدة طرق |
Şimdi o büyük akyuvarlar kanserli hücrelere saldırıyor. | Open Subtitles | الآن تلك الخلايا البيضاء الكبيرة تهاجم خلايا السرطان |
Şimdi o büyük akyuvarlar kanserli hücrelere saldırıyor. | Open Subtitles | الآن تلك الخلايا البيضاء الكبيرة تهاجم خلايا السرطان |
Sıklıkla bakteriyel veya viral enfeksiyonlarla tetiklenen zatürre, bizzat alveollere saldırır. | TED | والتهاب الرّئة النّاجم عن الإصابات البكتيرية أو الفيروسية، تهاجم الحويصلات الرّئوية ذاتها. |
İşte o an saldırır. Önden değil, yandan. | Open Subtitles | عندها تهاجم فجأة وليس من الأمام بل من الجانبين |
Bakterilere saldıran ancak insanları etkilemeyen virüsler olan fajlar, bakteriyel enfeksiyonlarla mücadele etmek için umut verici yeni bir yoldur. | TED | العاثيات: الفيروسات التي تهاجم البكتيريا ولا تؤثر على البشر، هي طريق جديد وواعد لمكافحة الالتهابات البكتيرية. |
- Ama hep böyle yapıyorsun. 6 dakikadır Tanrı'ma saldırıyorsun. | Open Subtitles | و لكن هذا كل ما فعلتة لقد ظللت تهاجم إلهي بآخر 6 دقائق |
Sebepsiz yere birisine saldırmak programında yok. | Open Subtitles | ليس في برنامجها أن تهاجم شخصاً بدون تبرير. |
Merak etme dostum, ayılar kışkırtılmadıkları sürece saldırmaz. | Open Subtitles | لاتقلق، رفيقي، الدببة نادراً ما تهاجم ما لم تُثرها |
Dr. Bothwell için, Claire ve Vera için, McPherson ve tüm diğer sesler için, bilimin bastırıldığını, bilime saldırı olduğunu görüyorsanız sesinizi çıkarın. | TED | لذلك، للدكتور بوثويل، لكلير وفيرا، لماكفرسون وجميع تلك الأصوات الأخرى، إذا كنت ترى أنه يتم التضييق على العلوم، تقمع، أو تهاجم قم وتكلم. |
Brownie yavruyu yakalamaya çalışırken büyük olanlar gelip, saldırmaya çalışacaklar. | Open Subtitles | الغوريلات الكبيرة تهاجم الشباك عندما براونى موجود وسيحاول تقييد غوريلا صغيرة لك |
diğer böceklere saldırıp onları öldüren, yine de bize çok tatlı görünen böcekler vardır. | TED | إنها خنافس آكلة اللحوم ، التي تهاجم الحشرات الأخرى ولا تزال تحتفظ بشكلها الجميل لنا |
Hayır, kuşlar çocuklar dışarı çıkana kadar saldırmadı. | Open Subtitles | لا ,الطيور لم تهاجم حتي اصبح الاطفال خارج المدرسه |
Polis köpeklerinin grevcilere saldırdığını ve insan haklarının çiğnendiğini görmezsiniz. | Open Subtitles | لن ترى الكلاب البوليسيّة تهاجم المضربون و متظاهرو الحقوق المدنيّة |
Manitu tarafından saldırıya uğramak, kurbanı da bir manitu yapar. | Open Subtitles | عندما تهاجم الضحية من قبل " المانيتو " تصبح مثله |
Demek ki yarın mahkemede akşamdan kalma bir şekilde inandırıcılığıma saldıracak uyanık bir avukatla uğraşa-- | Open Subtitles | مما يعني أن الغد على أحارب الثمالة بينما أنا في المحكمة بينما محامية تطارد الموتى تحاول أن تهاجم مصداقيتي |
Ne var ki Alman denizaltıları konvoylara, yüzeyden saldırıyordu. | Open Subtitles | لـكـن الـغواصـات الألمـانيـه كـانـت تهاجم القوافل مـن عـلى سطح الماء |
Birçok açıdan mı saldırıyorlar? | TED | هل تهاجم من زوايا متعددة؟ هل تكون متسقة؟ |