Onlara oraya göndermek için ne fısıldıyorsun? | Open Subtitles | ماذا تهمس لهن عندما ترسلهن للدن |
Söylediklerin, kulağıma çok hoş şeyler fısıldıyorsun gibi. | Open Subtitles | أشعر و كأنك تهمس فى أذنىبمعسولالكلام. |
- Konuştu. - Niye fısıldıyorsun? | Open Subtitles | لقد تحدثت لماذا كنت تهمس ؟ |
Kulağına fısıldıyor alevlerde gördüklerini anlatıyor ve diri diri insan yakıyormuş. | Open Subtitles | تهمس في أذنه تخبره ما الذي تراه في لهب النيران و حرق الرجال أحياء. |
Oradan geçecek bir sürü özgür ruha rağmen ve üzerinden geçecek sayısız asra rağmen sizlere, yaşları olmayan taşlardan fısıldayan sesimizi duyun. | Open Subtitles | يجِب على كل روح حره ان تعبر ذلك المكانِ كل القرون الكثيرة القادمة، أتمنى ان كل أصواتنا تهمس إليك مِن الأحجارِ الأبديةِ. |
Neden fısıldıyorsun, Malcolm? | Open Subtitles | لماذا تهمس مالكولم؟ |
Niye böyle fısıldıyorsun? | Open Subtitles | لماذا تهمس هكذا .. ؟ |
- Neden fısıldıyorsun sen? | Open Subtitles | ـ لما تهمس و أنت تتكلم؟ |
- Neden fısıldıyorsun? | Open Subtitles | أنا لماذا تهمس ؟ |
Neden kulağıma fısıldıyorsun? | Open Subtitles | لماذا تهمس في أذنيّ؟ |
Bayağıdır yürüyoruz. Bilmiyorum. Neden fısıldıyorsun? | Open Subtitles | لستُ واثقة, لماذا تهمس ؟ |
Ağaçların arasından fısıldıyor rüzgar Sarıyor etrafımızı yıldızlar | Open Subtitles | تهمس الرياح من خلال الأشجار والنجوم البعيدة تحيط بنا |
Ağaçların arasından fısıldıyor rüzgar Sarıyor etrafımızı yıldızlar | Open Subtitles | تهمس الرياح من خلال الأشجار والنجوم البعيدة تحيط بنا |
Yönümüzü gösterecek bir pusula olmadan kaderimizin doğruyu aramak mı yoksa kulağımıza fısıldayan şeytanlara itaat etmek mi olduğunu nasıl bilebiliriz? | Open Subtitles | بدون بوصلة تقودنا .. فكيف لنا أن نعلم أن قدرنا أن نعمل صالحاً؟ أو أن نطيع الشياطين التي تهمس في أذاننا؟ |
O bizi çevreleyen dünyayı anlar ve bana fısıldar veya parmaklarıma bir titreşim gönderir. | TED | فهي تفهم العالم المحيط بنا ثم تهمس لي بصوت أو ترسل بذبذبات إلى أصابعي. |
Ve eğer bir öpücük beklemiyorsa kulağına bir şeyler fısıldamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | واذا لم تكن هى تتوقع القبلة فيجب أن تهمس بشىء فى اذنها |
Bunu milletten saklayıp kulağıma Fısıldamana gerek yok. | Open Subtitles | لا داعي لأن تخفي هذا عن الجميع.. و تهمس به في أذني. |
Bu yerin gizemi nedir? Burada insanın fısıldayarak konuşası geliyor. | Open Subtitles | ما شأن هذا المكان إن به شىء يجعلك تريد أن تهمس |
Ve hatırlarım, uyumadan önce, kulağıma fısıldardı, "Samanyolu gözlerinde, güller yanaklarında ve mutlu bir kız sabah vaktinde." | Open Subtitles | وأتذكر أنه عندما أذهب للنوم... كانت تهمس فى أذنى "النجوم مشرقة... |
fısıldama böyle. | Open Subtitles | لا تهمس من هذا القبيل. |
Gözlerini kapatıp fısıldadı, "lütfen beni eve götür" "lütfen beni eve götür", "lütfen beni eve götür". | Open Subtitles | ـ لازمت إخفاء عينيها و تهمس أرجوكم خذوني لبيتي .. أرجوكم خذوني لبيتي ـ مثل هذا |
Her zaman yaptığın gibi kulağıma beni sevdiğini fısıldayıp, öperek beni uyandırmadın. | Open Subtitles | لما لم تهمس في اذني وتقبلني لكي استيقظ كما تفعل دائماً |
Neden kendi kendine fısıldaşıyorsun ki? | Open Subtitles | ولماذا تهمس لنفسك؟ |
Bazen fısıltı sesleri duyduğuna ve içindekilerin dışarı çıkmaya çalışır gibi tıkırdadğına ikna oluyordu. | TED | وأحيانًا كان يخيل إليها أنها تستمع لأصوات تهمس ومحتوياته تصدر أصواتًا وهي تتجول في داخل الصندوق كما لو أنها تريد الخلاص. |
Peter, bunu bana fısıldadın. | Open Subtitles | بيتر .. أنت فقط تهمس ذلك لي |
Ancak fısıltıyla söylenebilirdi. | Open Subtitles | ..لا تستطيع إلا أن تهمس به |