Ancak şu anda bulunduğu yer hakkında kesin bir ipucuna sahip değiliz. | Open Subtitles | لكننا حتى الآن لم نعثر على أي أثر على مكان تواجده بالتحديد. |
Ayrıca mail'i okursa bulunduğu yerin açığa çıkma riskinin olduğunu da biliyorum. - Ama? | Open Subtitles | وأعلم أيضاً أنه لو قرأ البريد، يمكنه المخاطرة بكشف مكان تواجده. |
Bizimle çalışıyor olmasının, yeteneğini yok ettiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد بأن تواجده في شركتنا سيدمر موهبته ؟ |
Hala parmaklıklar arkasında olmasının sebebi, orada olmayı seçmiş olması. | Open Subtitles | سبب تواجده في السجن حتى الآن بسبب أنه أختار أن يكون هناك |
Etrafta komşularını merak eden birisinin olması güzel. | Open Subtitles | لقد كان عظيماً تواجده هنا لطيف وجود رجل في الأنحاء يهتم بجيرانه |
Fiziksel olarak etmedi. Ama evde olması... | Open Subtitles | ليس بصورة جسدية لكن تواجده بالمنزل هو فقط |
Bay Renfro'nun nerede olduğuna dair tanıkları ve kredi kartı belgeleri var. | Open Subtitles | سيد رينفرو لديه شهود وايصالات لبطاقة ائتمانه للتأكيد على مكان تواجده |
Var olmasını, yani. | Open Subtitles | يعجبني شعرك أعني تواجده على رأسك و عدم سقوطه |
Uyarayım; bulunduğu yerden hoşlanan mobilyalar var orada. | Open Subtitles | انتبهي هناك بعض الأثاث هناك يحب مكان تواجده |
Hırsızınızın ayağı yere değmiş bu da son birkaç gündür bulunduğu yerlerle ilgili bir sürü ipucu bırakmış demek oluyor. | Open Subtitles | حذاء اللص لمس الأرض، وهذا يعني أنّه ثمّة أدلة على مكان تواجده الأيام الماضية |
Yani Xi Hai Ching o gece bulunduğu yerle ilgili yalan söylüyormuş. | Open Subtitles | اذا شي هاي تشينغ كان يكذب حول مكان تواجده اليلة الماضية |
Ve bulunduğu yere yaklaştığınızda kokusu havadadır. | Open Subtitles | و تذكر ، عندما تكون قريبا من مكان تواجده رائحته تبقى في الهواء . |
İçerideyken kimseye zarar vermeyecek olmasının beni mutlu etmesinin dışında. | Open Subtitles | ماعدا سعادتي الغامرة بشأن عدم تواجده هُناك بالخارج و إيذاء الآخرين. |
Onun burada olmasının kadının yaşamı veya ölümünde belirleyici bir faktör olduğunu söylemek yanlış olmaz. | Open Subtitles | أعتقد انه من العادل قول ان تواجده, هو العامل المحفز الذي من الممكن أن يكون مختلفاً بين الحياة والموت بالنسبة لها. |
O listede olmasının nedeni şey olduğundan değil... | Open Subtitles | سبب تواجده على تلك اللائحة لم يكن بسبب أنه كان.. |
Orta Doğu'da bile olması gerekmiyormuş. | Open Subtitles | لم يكن من الفترض تواجده حتى بالشرق الأوسط |
Orada olması bile kötü. Şu işi çabucak toparlayalım. | Open Subtitles | تواجده هناك فحسب أمر سيئ، لذا لنحاول إنهاء هذه القضية بأسرع وقت ممكن. |
Dışarı adım attığında, ne zaman nerede olduğuna dair hep sahte kayıtlar tutturmuş. | Open Subtitles | لذا عند خروجه، فإنّه يُنشئ دوماً رواية كاذبة حول مكان تواجده التي يُمكن أن تثبت بالمحكمة. |
Buna karşın, nerede olduğuna dair hiçbir bilgimiz yok. | Open Subtitles | علي الرغم من أنه ليس لدينا أيّ معلومات عن مكان تواجده |
O zaman bu o. 30 yıl önce nerede olduğuna dair bir kayıt var mı? | Open Subtitles | إذاً إنه هو هل من سجل عن مكان تواجده منذ 30 سنة؟ |
Ya da tüm filmde oynamayacak olmasını anlatan sahneleri! | Open Subtitles | أو المشاهد التي تُفسر سبب عدم تواجده في الفيلم كلّه. |