Kederini anlıyorum oğlum, ama kalbinin nefretle dolmasına izin verme. | Open Subtitles | أنا اتفهم المك يا بني، لَكنَّك لا يَجِبُ أنْ تَتْركَه يُصلّبُ قلبَكَ. |
Onun orada çürümesine izin vermeliydiniz. | Open Subtitles | أنت كان يَجِبُ عليك أنْ تَتْركَه يَتعفّنُ هناك. |
Bu sana düğün hediyemdi böylece artık onun sonsuza kadar gitmesine izin verebilirsin. | Open Subtitles | هي هديةُ زفافي إليك لكي أنت يُمْكِنُ أَنْ تَتْركَه يَذْهبُ إلى الأبد. |
Sana köpeği onun yürütmesine izin verme demiştim. | Open Subtitles | أخبرتُك بأنّ لا تَتْركَه يَمشّي الكلبَ. |
O resimleri asmasına izin vermeyeceğini biliyorum bana Lola Falana'yı indirtmiştin. | Open Subtitles | l يَعْرفُ بأنّك لَنْ تَتْركَه ضِعْهم صورَ فوق، لَيسَ عندما جَعلتَني خُذْ لولا Falana أسفل. |
Binlerce yıl boyunca gelişmek, daha da gelişmek, yaratmak ve sonunda hepsinin toza dönüşmesine izin vermek nedir? | Open Subtitles | آلاف السَنَواتِ مِنْ البنايةِ، إعادة بناء وانشاء وإعادة إنشاء... وانتْ تَتْركَه يَتحوّلُ إلى غبار! |
Gitmesine izin vermezsin. | Open Subtitles | أنت لَنْ تَتْركَه يَذْهبُ |
Ailesi izin vermez. | Open Subtitles | عائلته لَنْ تَتْركَه يَرْجعُ. |