"تُصدق" - Traduction Arabe en Turc

• inanıyor
• inanılmaz
• inanabiliyor
• inanmayacaksın
• inanamayacaksın
• inanmıyor
• inanıyorsun
• inanma
• inanıyorsan
• inanılmazsın
• inanmadı
• inanmayın

Sanırım insan inanmak istediği şeye inanıyor.
أعتقد أنّك تُصدق ما تُريد أن تُصدّق، صحيح؟

Bak, kendimi iyi hissetmemi mi istiyorsun, yoksa söylediklerine gerçekten inanıyor musun bilmiyorum, ama gerçek şu ki Kate beni terketti, bu kadar basit.
انظر ، أنا لا أعلم إذا كُنت تحاول أن تجعلنى بحال أفضل أو أنك تُصدق حقاً ما تقوله الآن

Sanırım çoğumuzun günlük hayatına, ayaklarımızın dibindeki gezegenimizin inanılmaz derecede sıcak olduğundan tamamen bîhaber devam ettiğini söylemek yanlış olmaz.
اعتقد انه من الانصاف ان نقول ان معظمنا يمارس حياته اليومية غافلٌ تماماً بأن أسفل أقدامنا، سخونة كوكبنا لا تُصدق.

Terapistim doğum iznine ayrılmaya cüret etti, inanabiliyor musun?
هل تُصدق أن مُعالجتي النفسية ذهبت في إجازة للأمومة ؟

Bana inanmayacaksın ama yine de söyleyeceğim.
إنّك لن تُصدق هذا، لكنني سوف أخبرك بهِ، بأيّ حال.

Bir peri masalı gibi sihirlidir, o yüzden gözlerine inanamayacaksın.
ساحرًا كالقصص الخيالية، لذا لن تُصدق عيناك.

Yoksa birinin sana yardım edeceğine inanmıyor musun?
أو لا تُصدق أنه شخص ما يريد مساعدتك ، حقاً؟

Tıbben ehliyetli bir doktora değil de bir terziye mi inanıyorsun?
وانت سوف تُصدق الترزى عن طبيب مؤهل ؟

Dün gece kapı tokmağı aramaya çıktığına inanıyor musun?
هل تُصدق قصته أنه كان يبحث عن مقابض أبواب بالأمس؟

Kelownalılar'ın gerçekten bir yokoluş ile karşı karşıya olduklarına inanıyor musun?
هل تُصدق أن الكيلوناين يواجهون الهلاك؟

Küresel ısınmaya inanıyor musunuz?
هل تُصدق في ظاهرة الاحتباسُ الحراري؟

İnsanlar gerçekten bu saçmalığa inanıyor mu?
أحقاً تُصدق الناس هذا الهُراء؟

Buna kesinlikle inanıyor musun?
. و بالتأكيد أنت تُصدق هذا

Demek istediğim, bu anlattıkların kulağa bir çok açıdan inanılmaz geliyor.
أعني أن هذه القصة وبعدة أشكال لا يُمكن أن تُصدق

inanılmaz işler yaptılar.
لقد فعلوا أشياء مُذهلة، أشياء لا تُصدق.

Şu sıradan romantik çağrışımların yanında kalbin her zaman inanılmaz bir sembolik önemi vardır.
القلب كان دائما له أهمية رمزية لا تُصدق. أعني، جانبا من الجمعيات الرومانسية المبتذلة فقط.

Buna inanabiliyor musunuz?
هل تستطيع ان تُصدق ذلك؟

Bu saçmalığa inanabiliyor musun?
هل تُصدق ذلك الهُراء ؟

İnanmayacaksın ama görünüşe göre bir dergi çıkardık.
انت لن تُصدق ذلك , لكن على ما يبدو نحن ننشر نوع من المجلات استمع

Merhaba baba. Ne bulduğuma inanamayacaksın.
مرحبا أبي, أنتَ لن تُصدق ما عثرت عليهِ.

Sanki sen çabalamayı bıraktın gibi. Sanki yapabileceğimize inanmıyor gibiydin.
.كان الأمر وكأنك أستسلمت .كما لو أنك لم تُصدق بأننا سننجح بهذا

Ama yine de olayı gördüğüne inanıyorsun değil mi?
لكنك تُصدق بأنها رأت الأمر يحدث، صحيح؟

Seth'in sana söylediklerinin tek kelimesine bile inanma.
أياً كان الذي أخبرك به سيث لا تُصدق كلمة منه.

Buna inanıyorsan neden korkuyorsun?
إذا كُنتَ تُصدق هذا، فلماذا أنت خائفٌ؟

- İnanılmazsın. Müşterini çalarım diye mi korkuyorsun?
أنت لا تُصدق أتقلق من أني سأسرق عميلك؟

Onun hikayesine inanmadı demek.
هى لم تُصدق القصه

İster inanın ister inanmayın, buradan ayrılamaz.
صدق أو لا تُصدق, كما تشاء لكنها لا تستطيع مغادرته