Ama, yardım edebileceği hâlde insanların hâlâ acı çektiğini bilerek yaşayamamış adam. | Open Subtitles | لكن الرجل لم يستطع العيش بمعرفة أن العالم تُعاني وهو يستطيع المُساعدة |
Bu şekilde amacını kutsallaştırıyorsun ama yaptığın işten acı çekmen gerekmiyor. | Open Subtitles | إنها تُعظّم قضيتك ولكنك لا يجب أن تُعاني من أجل هذا |
O bir yerlerde acı çekiyor olabilir. Beni bulmaya çalışırken ölmüş olabilir. | Open Subtitles | يُمكن أنها بالخارج تُعاني يُمكن أنها ماتت وهي تحاول أن تعثر عليّ |
İstemdışı kasılmalardan veya sesler duymaktan muzdarip misin? | Open Subtitles | هَلْ تُعاني من تشنجاتَ للإرادية أم تسمع أصوات ؟ |
Şimdi tüm krallığı hanedan kavgası sarmış durumda. | Open Subtitles | الآن المملكة كلها تُعاني من نِزاعات عائلية. |
Kızınız Grace'in yaygın anksiyete bozukluğu yaşadığına inanıyorum. | Open Subtitles | تُعاني ابنتكم غريس من بوادر اضطرابات القلق العام |
Biliyorum ki günahım çok büyük fakat yaptığım yanlış şeyden dolayı onun acı çekmemesi için sana yalvarırım. | Open Subtitles | أنا أعلم بأن ذنبي كان عظيماً جداً لكنني أتوسل إليك لا تدعيها تُعاني بسبب عملي الخاطيء |
Umarım çok acı çekmemişsindir, canım. | Open Subtitles | أَتمنّى بأنّك لَمْ تُعاني من كثيراً، عزيز. |
Terk eden sen olunca çok acı çekmiyorsun. | Open Subtitles | عندما كُنْتَ على الجانبِ الآخرِ لَمْ تُعاني كثيراً |
Yani onu sadece idam etmek istemiyorlar acı çekmesini de istiyorlar. | Open Subtitles | لذا، فإنهملا يودوامنّيتنفيذالقصاصبهافحسب، إنهم يريدونني أن أجعلها تُعاني. |
Sadakatini sevdim..ama şimdi acı çekeceksin | Open Subtitles | أقدّر ولائك، لكنّكِ يجب أن تُعاني من هذا. |
...babamsa onunla uğraştı durdu ta ki umutlar tükeninceye kadar. Acısına acı kattı. | Open Subtitles | لقد عايشت أمّي ألماً رهيباً ووالدي جعلها تكافح على الرغمِ من عدم وجود أمل، لقد جعلها تُعاني |
O işi sana bırakıyorum. Sen müzisyensin, acı çekmen önemli. | Open Subtitles | تركت هذا الأمر لك فأنت عازف موسيقي فمن المهم أن تُعاني |
Sonrasında iyi hissetmesi gerektiğini biliyormuş ama hissetmiyormuş çünkü insanlar hâlâ acı çekiyormuş. | Open Subtitles | بعد أن علم أنه يجب أن يشعر بالرضا , لكنه لم يشعر بها لأن العالم لا زالت تُعاني |
Tüy döktükleri bahar ayları geldiğinde kötü beslenmeleri hayati minerallerin eksikliği yüzünden acı çekmelerine sebep olur. | Open Subtitles | عندما تطرح الشعر بالربيع فإن وجبتها الضعيفة تجعلها تُعاني من نقصٍ خطيرٍ من المعادن الحيوية |
Habercilere Nicole'un acı çekmeyi hakettiğini söyledin. | Open Subtitles | لقد قلتَ للصحافة أنّها تستحق أنْ تُعاني. |
Muhtemelen kazadan dolayı plasentanın ayrılması yüzünden acı çekiyor. | Open Subtitles | إنها تُعاني من إنقطاع مشيمي تقريباً بسبب الحادث |
Çünkü onların zalim hükümdarı buraya getirmesi çok zor. Senin acı çekmen ise çok kolay. - Size bu vebayı getiren o! | Open Subtitles | من الأسهل لهم أن تُعاني عن إحضار ذلك الطاغية الذى جلب هذا الوباء علينا إلى العدالة |
Doktorların, doğuştan özür durumu dedikleri şeyden muzdarip. | Open Subtitles | إنها تُعاني مما يُطلق عليه الأطباء كوكبة من العيوب الخلقية |
Şimdi tüm krallığı hanedan kavgası sarmış durumda. | Open Subtitles | الآن المملكة كلها تُعاني من نِزاعات عائلية |
Ya o, ya da Florida, minyatür gargarayla Dilbert* karikatürü sıkıntısı çekiyor. | Open Subtitles | إما هذا أو أن فلوريدا تُعاني من نقص في غسول الفم برائحة النعناع و كارتون ديلبرت |
Çok aşırı derecede disosyatif kimlik bozukluğu var. | Open Subtitles | إنَها تُعاني مِن خَلَل تَعَدُّد الشَخصيات، مِنَ النَوع الحاد حقاً |