Yüzde bir kulağa fazla gelmeyebilir ama dünyada tam bir buz çağına sebep olabilir. | TED | واحدا بالمائة قد لا تبدو بالشيء الكثير ، ولكنها كفيلة بالتسبب بعصر جليدي هنا. |
Neredeyse 6 metre ötedeki buz dağına çarpacaktık. | TED | تفادينا الاصطدام بجبل جليدي على بعد 20 قدما |
Eser tamamlanınca, sonunda kompozisyonu bir bütün olarak, cam gibi suyun üzerinde yüzen bir buz dağını veya köpüklerle zirve yapan bir dalgayı deneyimleyebiliyorum. | TED | حالما تكتمل اللوحة، أستطيع إختبارها بكليتها كجبل جليدي يطفو فوق المياه الزجاجية، أو أمواج مزبدة بالرغوة. |
Ya çığ tarafından yutulursun ya da bir kaya yuvarlanabilir. | Open Subtitles | أو تتلقى ضربة من قبل إنهيار جليدي أو أنزلاق صخريّ. |
sadece üzerinde bir fokun oturduğu suda bölünmüş bir buzul. | TED | ولكن كان هناك كهف جليدي في المياه .. ودخلت اليه فقمة البحر |
Antarktika'da başlayan buz devri ilk kalıcı kutup buz örtüsünü 200 milyon yılda oluşturdu. | TED | بدأ عصر جليدي في القارة القطبية الجنوبية، مشكلاً أول غطاء جليدي قطبي دائم في 200 مليون سنة. |
Gezegen üzerindeki yüzen en büyük buz tabakasına ilk sondaj deliğini açmıştık. | TED | وصنعنا أول بئر خلال أكبر جرف جليدي عائم على الأرض |
Alaska kadar büyük bu devasa buz tabakası Batı Antarktika'dan geliyor. | TED | لذا، أنه جرف جليدي عائم عملاق بحجم ألاسكا قادم من غرب قارة القطب الجنوبي. |
Bu sayede burda önce buz şelfi olduğunu anladık. | TED | لذا فإننا نعلم انه يوجد جرف جليدي في الأعلى. |
O zamanlar bir mil kalınlığında bir buz tabakası, | Open Subtitles | في ذلك الوقت , نهر جليدي هائل سمكه يزيد عن ميل |
Kuzeyde bir buz devri ve güneyde yokedici bir kuraklık.. | Open Subtitles | عصر جليدي في الشمال وجفاف مدمر في الجنوب |
Beyaz bir kıyafet içinde ve benim hayatımı yorumlayan buz dansları yaparken. | Open Subtitles | الذي يلبس الزي الأبيض و يقوم برقص جليدي تفسيري لرحلة حياتي |
Gezegenimizin kuzey ucundaysa güneş, aylardır ilk kez yükseliyor ve çok daha farklı bir buz dünyasını aydınlatıyor. | Open Subtitles | فيأقصيشمالكوكبنا، تشرقالشمسلأولمرة منذ شهور، مُنيرة عالم جليدي مختلف تماماً. |
Soğuk olsa da buz küpü değil. | Open Subtitles | حرصها كان كجبل جليدي بأكمله ,ليس كمكعب الثلج |
Ya çığ tarafından yutulursun ya da bir kaya yuvarlanabilir. | Open Subtitles | أو تتلقى ضربة من قبل إنهيار جليدي أو أنزلاق صخريّ. |
Biricik modeliyle birlikte Norveç'te çığ altında kalıp öldü. | Open Subtitles | مات بسبب انهيار جليدي عندما كان في النرويج برفقة العارضة الوحيدة التي كان يعمل معها |
Bu yıkıma bir buzul sebep oldu. | TED | كل هذا الدمار تسببت به بحيرة نتجت عن نهر جليدي ذائب. |
Bu yerleri doğrudan gördüm ve eriyen bir Buzdan okyanus üzerinde yürümek hiç şüphesiz ki hayatımda yaşadığım en korkutucu şey. | TED | لقد واجهتُ هذه الأماكن وجهاً لوجه، وأن تمشي على محيط جليدي آخذ بالذوبان هو بلا شك أكثر شيء مرعب حصل لي على الإطلاق. |
Fok minik bir buzun üstüne çıkmayı başarıyor. | Open Subtitles | بطريقة ما، نجحت الفقمة في بلوغ طوف جليدي صغير |
buzdağı olduğunu söylüyorum... çünkü kütlenin %90'ından fazlası su yüzeyinin altında. | Open Subtitles | قلت أن تكون جبل جليدي لانه 90% من كتلتك تحت السطح |
Hazır olmadığım şey ise bir buzul hızıyla ilerliyor gibi görünen süreçti, harekete geçmesi bir buzulun hızıyla oluyordu. | TED | فلم أكن مستعدًا أن تسير الأمور ببطء شديد، مثل السرعة التي يسير بها نهر جليدي. |
Bunun bir sapkınlık olduğuna inanıyorum, ama aynı buzdağının ucu gibi, sathın altında olabilecekleri de detaylıca incelememiz gerekiyor. | Open Subtitles | أنا أؤمن بأن هذا إنحراف، ولكن كـقـمـة جبل جليدي علينا أن ندرس بعناية وبدقـة ما يمكن أن يحدث أسفله |
Ama buzlanmış bir yolda yaşanan korkunç bir an, her şeyin sonu oldu. Bir kaza oldu. | Open Subtitles | ولكن انهار كل شيء في لحظة حزينة فوق طريق جليدي. |