Kanıtı ulaştıracak kadar iyi olmadan önce lağımda akıllıca sakladın, görünen o ki yaşaman için bir sebep kalmadı. | Open Subtitles | منذ أنت كنتَ جيد بما فيه الكفاية لتسليم الدليل إختفيتَ بشكل ذكي في المجاري، الآن لا داعي لتأجيل قتلك. |
Senin için yeteri kadar iyi terapist olup olmadığımı nasıl anlayacaktın? | Open Subtitles | كيف سنعرف بأنني معالج جيد بما فيه الكفاية بالنسبة لك ؟ |
Gerçek şu ki, ben hiç yeteri kadar iyi olamadım. | Open Subtitles | الحقيقة التى , أنى لم أكن جيد بما فيه الكفاية |
Senin için yeteri kadar iyiyim ama kızınla ilişki kurmak için çok iğrençim. | Open Subtitles | أنا جيد بما فيه الكفاية لَكِ لكنني قذر للغاية لكي أرتبط بإبنتكِ |
Her şeyden önce, hiç kimse Julia için yeterince iyi değildir. | Open Subtitles | في المقام الاول لا يوجد احد جيد بما فيه الكفاية لجوليا |
Gerçek şu ki, ben hiç yeteri kadar iyi olamadım. | Open Subtitles | الحقيقة التى , أنى لم أكن جيد بما فيه الكفاية |
Ona, benim değerli zamanımı kullanacak kadar iyi olmadığını söylemeyi sana bırakıyorum. | Open Subtitles | أَتْركُه إليكِ لإخباره بأنّه ما كَانَ جيد بما فيه الكفاية للوقتِ الكبيرِ. |
Bunun Moskova'dan gelen sabıka kaydı olduğunu anlayacak kadar iyi. | Open Subtitles | جيد بما يكفي لأعلم أن هذا تقرير مكتوب من موسكو |
Bilirsiniz işte, bizde bir kültür aşağılığı var, yani bizim yaptığımız hiçbir şey yeteri kadar iyi değildir. | TED | لأنه لدينا هذه الدونية الثقافية، التي تعني أن اي شيء يأتي منّا ليس جيد بما فيه الكفاية. |
Beni başka bir gezegenden diğerine götürecek kadar iyi sonuç verdi. | Open Subtitles | اراها تعمل بشكل جيد بما فيه الكفاية للانتقال بي من كوكب إلى آخر. |
Bana tekrar öpüşmeyi teklif edecek kadar iyi. | Open Subtitles | جيد بما فيه الكفاية بأنّه سَألَني لمن الفمِ ثانيةً. |
Hayır, bu yeteri kadar iyi değil. Uh, odamda, kırmızı çanta. | Open Subtitles | لا, هذا ليس جيد بما فيه الكفايه حجرتى, الحقيبه الحمراء |
Sadece o küçük kadını bulun ve bana verdiğinin yeteri kadar iyi olmadığını söyleyin. | Open Subtitles | أعثر على المرأه الصغيره و أخبرها أن ما اعتطنى اياه لم يكن جيد بما يكفى |
Ama bu senin için yeteri kadar iyi değildi. | Open Subtitles | ولكن هذا لم يكن جيد بما فيه الكفايه كان لابد ان تعبر الخط |
Ama bu senin için yeteri kadar iyi değildi. | Open Subtitles | لكن ذلك لم يكن جيد بما فيه الكفاية لَك كان لا بُدَّ أنْ تَعْبرَ الخطّ |
Sayle'in inanılmayacak kadar iyi biri olduğunu düşünmüştük. | Open Subtitles | نعتقد ان سايلى ليس جيد بما فيه الكفاية ليكون صادق |
Seçime girecek kadar iyi olduğunu mu sanıyorsun? | Open Subtitles | تعتقد بأنّك جيد بما فيه الكفاية لترشح نفسك للإنتخابات؟ |
Öyle ya da böyle bu suçunun cezasını çekmeni sağlayacak kadar iyiyim. | Open Subtitles | أنا جيد بما يكفى لأضمن أنك ستدفع ثمن الجريمة التى أرتكبتها. |
Ben de herhangi bir adam kadar iyiyim. | Open Subtitles | أنا رجل جيد بما يكفي |
Ve eğer araba ve şöförü yeterince iyi ise, yarışı kazanırdınız. | TED | فاذا كان اداء السيارة و السائق جيد بما فيه الكفاية ، عندها يمكنك الفوز بالسباق |
Biyologlar hâlâ araştırdıkları işlemleri görselleştirmek için çoğunlukla kalem ve kağıt kullanıyorlar ve şu anda sahip olduğumuz verilerle bu artık yeterince iyi değil. | TED | النسبة الأكبر من البيولوجيين لا يزالون يستخدمون الورقة وقلم الرصاص لتصور العمليات التي يدرسونها، وبالبيانات التي نمتلكها الآن، هذا لم يعد جيد بما يكفي. |