Heybetli Miller, atına binebilecek kadar ayık olarak huysuz ve yaşlı bir marangozun uçarı karısı ve onun sevgilisi olan bilgin hakkında lafı döndürüp dolaştırıyor. | TED | طحان بدين، بالكاد يتوازن على حصانه من شدة سُكره، دائما ما يتمتم عن جنوح زوجة نجارٍ عجوز حاد الطباع وعن العالِم الذي اتّخَذَته عشيقاً لها. |
Aç, huysuz ve kavgaya susamış bir şekilde uyandı. | Open Subtitles | فاستيقظ جائعاً و حاد الطباع يبحث عن مشاجرة |
Aç, huysuz ve kavgaya susamış bir şekilde uyandı. | Open Subtitles | فاستيقظ جائعاً و حاد الطباع يبحث عن مشاجرة |
O da seni cesur bir korsan gibi hissettirdi olduğun bu kişi yerine bir nevi huysuz eczacı. | Open Subtitles | و هي جعلتكَ تشعر و كأنّكَ قرصان جسور بدلاً مما أنتَ عليه تاجر مخدّرات حاد الطباع نوعاً ما |
huysuz Kıç'ı tanıdığın zaman o kadar da kötü biri olmadığını görüceksin. | Open Subtitles | حاد الطباع هذا, ليس بسيّىء عندما تعرفيه جيّداً. |
Belli ki o huysuz ihtiyarla hiç tanışmadın. | Open Subtitles | من الواضح لم تقابلي عجوز حاد الطباع من قبل |
Ben huysuz değilim. | Open Subtitles | إنني لست حاد الطباع |
Eski huysuz tiplerdendir aslında. | Open Subtitles | إنه حاد الطباع في الواقع. |
Bir öpücük ver. huysuz. | Open Subtitles | أعطني قبلة يا حاد الطباع |
Burayı işleten huysuz eski kafalı moruk bir tek ben değilim son da olmayacağım. | Open Subtitles | إذاَ أهذا يعني أنّنا سوف... {\pos(192,170)} لستُ أوّل عجوز حاد الطباع يدير هذا المكان ولن أكون الأخير. |