Zamanın çoğunu bilgisayarını onarmakla geçirdik. | Open Subtitles | وقد أمضيت نصف الوقت وأنا أساعده في إصلاح حاسبه |
Düzenli aralılarla bilgi almak için bilgisayarını buna bağlıyordu. | Open Subtitles | أظن انه كان يوصل حاسبه بهذا حتى يتبادل المعلومات من عليه |
Sadece bilgisayarında bir dosya olduğunu, o kadar. | Open Subtitles | فقط بأن لديه ملف خاص بك في حاسبه الشخصي ، هذا كل ما في الأمر |
Hayır, ama bilgisayarında bulduğum şeyler gösterir. | Open Subtitles | لا ولكن ماوجدته على حاسبه هو الدليل |
hesap makinesinde hiç basmadığın tuşlar gibi sanki. Salak değilim ben. | Open Subtitles | إنها مثل الأزرار آله حاسبه لا تستخدمها , لست فاشل |
Birkaç yıl önce, kişisel bilgisayarı olan bir üniversite öğrencisi app (uygulama) yazabiliyordu, milyarlarca kullanıcıyı birbirine bağlayan bir sosyal ağ applikasyonu. | TED | قبل عدة سنوات، تمكن طالب كلّية بواسطة حاسبه الشخصي من برمجة تطبيق، تطبيق هو الآن شبكة اجتماعية بها أكثر من مليار مستخدم. |
Şimdilik, yeğenim Javi onları bilgisayarına kopyalayarak bana yardım ediyor. | Open Subtitles | ابن أخي خافي يساعدني الآن بطباعتها على حاسبه |
Evet. biliyorsunuz, Chandler bunu bilgisayarından yazdırdı. | Open Subtitles | نعم حسنا, أتعرفون,شاندلر طبعها على حاسبه الشخصي |
İşte Clive Sinclair, bu sefer renkli bilgisayarını piyasaya sürüyor. | TED | هنا كليف سينكلير يطلق حاسبه الملون |
Sonunda Fuzzy'nin annesi bilgisayarını mı aldı? | Open Subtitles | والدة ( فوزي ) أخذت حاسبه الالي بعيدا عنه ؟ |
Bana onun bilgisayarını verdiler. | Open Subtitles | لقد أعطوني حاسبه الآلي |
Sence Cogan'ın bilgisayarında Norris'i bulmamıza yardım edecek bir şey var mıdır? | Open Subtitles | هل تظن أن "كوجان" لديه شيء على حاسبه سوف يساعدنا أن نجد "نوريس" ؟ |
Damien Novak'ın karısı aylar önce resimleri onun dizüstü bilgisayarında bulmuş. | Open Subtitles | زوجة (داميان نوفاك) وجدتهم علي حاسبه المحمول منذ عدة شهور |
O kişinin Milo olduğuna eminim ve kanıt bilgisayarında. | Open Subtitles | (أنا متأكد أنه (مايلو والدليل على حاسبه |
Bak, Lindsay. Erin hesap makinesi almış. | Open Subtitles | أسمعي ، لينزي أيرن لديها حاسبه جديده |
Ben bir ponpon kızım, Tiki, hesap makinesi değil. | Open Subtitles | أنا رئيسة مشجعين تيكي ليس آله حاسبه |
Kocaman bir hesap makinem var. | Open Subtitles | نعم, انا لدي اله حاسبه كبيره لأجلك. |
Saati, cep telefonu ve bilgisayarı çalınmış. | Open Subtitles | ساعته، و هاتفه، و حاسبه تم سرقتهم هذا حدث منذ يومان |
Kalbine iki, bilgisayarına da bir kere sıktım. | Open Subtitles | وضعت رصاصتين في قلبه و واحدة في حاسبه الآلي |
Davada bilgisayarından alınan bilgiler sunulunca David'in ihaneti ortaya çıktı. | Open Subtitles | أو هكذا إعتقدنا. بمجرد أن قامت النيابة بتقديم البيانات، التي تم العثور عليه علي حاسبه الخاص، |
Dedektifin dizüstü bilgisayarına erişmemiz sağlayacaksın, biz de Fi'ye dair neler olduğunu öğrenebileceğiz. | Open Subtitles | سوف تعطينا سماحيّة لدخول حاسبه المحمول لِنرى إن كان يلاحق (في) |