Ama Ji Hoo için, o, ilk aşkı, sevgilisi ve annesi gibi... | Open Subtitles | لكن بالنسبة لـ جيهوو ، فهي حبه الأول ورفيقته وأمه |
- Savcı Park Jae Hoon'un, sık sık gittiği barın sahibi görünüşe göre, üniversiteden ilk aşkı. | Open Subtitles | نعم ، صاحبة الحانة التي يذهب إليها المدعي ( بارك ) غالباً على ما يبدو أنها حبه الأول من الكلية |
İş, onun ilk aşkı. | Open Subtitles | العمل هو حبه الأول |
Bu talebe karşılık olarak Robert Chambers kardeşine başarılı bir basım evi kurmasında yardım ederken ilk aşkına ayırmak için kendine yeterli zaman bırakıyordu. | Open Subtitles | و استجابة لهذا الأمر ساعد روبرت تشامبز أخاه في إنشاء مؤسسة نشر ناجحة و خصص وقتاً كافياً من أجل حبه الأول |
Ve Rohitin ilk aşkına gelince Bir şeyi çok iyi anlamıştı: | Open Subtitles | و أيقن روهيت أن حبه الأول |
Walt ilk aşkını geride bırakırken ben de benimkinden zorla uzaklaştırılıyordum. | Open Subtitles | بينما كان (والت) ينسى حبه الأول كان يبدو أنني سوف أُجبر |
Hadi ama Terry, hiç kimse ilk aşkını unutamaz bilirsin. | Open Subtitles | بالله عليك يا (تيري) ، لا أحد ينسى حبه الأول أنت تعرف هذا |
Ama Jack için depo onun ilk aşkıydı. | Open Subtitles | ولكن بالنسبة لـ(جاك) المستودع كان حبه الأول |
İlk aşkına. | Open Subtitles | حبه الأول. |
... ilk aşkını ararken. | Open Subtitles | كما يبحث عن حبه الأول |