Bu yüzden, örneğin şimdi uzak kalan bir çağda biri konuşma yaptığında yazıyormuş gibi Konuşması yaygındı. | TED | لذا، على سبيل المثال ، في حقبة بعيدة الآن كان من الشائع عندما يلقي أحد خطاباً أن يكون حديثه أساساً مثل الكتابة |
CA:İki gün önce burada çok güzel bir konuşma yaptı. | TED | ك أ: لقد كان حديثه رائعا هنا منذ يومين. |
Onu kurtarmam için para ödedin, konuşmasını dinlemem için değil. | Open Subtitles | أنت تدفع لي لإنقاذه، وليس للإستماع إلى حديثه. |
Belki de onun "Dünyanın Kaderi" konuşmasını izlemiştir. | Open Subtitles | ربما شاهدت حديثه عن ذبول الأرض |
Bundan bahsetmişken, vuruş yaparken geç kalıyorsun. | Open Subtitles | حديثه يتأرجح الخفافيش، وكنت صبي في وقت متأخر من الكرة السريعة. |
Fabrikalar her ay 9,000 modern uçak çıkarıyordu. | Open Subtitles | الأن المصانع تنتج 9000 مقاتله حديثه كل شهر |
"Çatallı dille konuşan beyaz adam!" | Open Subtitles | "الرجل الأبيض يخادع في حديثه" |
Radyodaki Frasier Craine'in konuşma yapacağını öğrenince tüm huzur evi buraya doluştu. | Open Subtitles | يبدوا أنهم عندما سمعوا حديثه في الإذاعة الطاقم بالكامل حضر |
İngiliz soyluları tarafından yetiştirilmiş onların konuşma şeklini ve törelerini miras edinmişti. | Open Subtitles | تَربى بواسطة انجليزى أرستقراطى ورث طريقة حديثه و الأخلاق الجيده |
Onunla konuşma şekline, nasıl ona yaklaştığına. | Open Subtitles | طريقة حديثه معها, كيف يتقرّب منها, |
Ian Kay bugünkü basın konferansında sinir krizi geçirdi ve konuşmasını tamamlayamadı. | Open Subtitles | لقد إنهار (أيان كاي) أثناء المؤتمر الصحفي، ولـم يتمكن من إنهاء حديثه. |
Kız gibi konuşmasını sevdim. | Open Subtitles | أحب طريقة حديثه النسائية |
Karşı tarafın konuşmasını duyabilirsiniz. O bizi duyamaz. | Open Subtitles | ستتمكن من سماع حديثه |
Muhtemel katilimizden bahsetmişken gel ona kendimizi tanıtalım. | Open Subtitles | حديثه لدينا أن يكون بين القاتل دعنا نذهب أعرض عن انفسنا. |
- Yanmaktan bahsetmişken.. Seni böyle izlemek.. | Open Subtitles | حديثه من الملفات الساخنة، يراقبك تفعل ذلك... |
- Avukatlardan bahsetmişken, adını hiç duydun mu? . | Open Subtitles | - في معرض حديثه عن المحامين، هل سبق لك أن سمعت من واحد |
O sırada, Blair, modern bir Marie Antoinnette gibi sağ yakanın mağazalarını gezmekte... ...klasikleri tüketmekte ve tatlıları denemekteydi. | Open Subtitles | من جهةٍ اخرى , بلير تتحكم بتلك الجهه من حياتها تقتحم المحلات و تستهلك الاشياء الكلاسيكيه وتأخذ العينات من الوجبات السكريه الخفيفه كأنها ماري انطوانيت حديثه |
Eski moda ama, ...daha modern bir hali gibi. | Open Subtitles | فهي موضة قديمه ولكن بطريقة حديثه وجديده |
Fakat hastasıyla Konuşması tam da bir hastanın istediği konuşmaydı, özgüvenle dolup taşıyordu. | TED | ولكن كان حديثه مع المريضة كما يريد المرضى في الغالب: وفرة في الأمان والثقة. |
Konuşması telaşlıydı ve basketbol topunu göğsüne getirerek aramızda set oluşturdu. | Open Subtitles | حديثه كان سريع ، و ضمَ كرة السلة إلى صدره ليخلق حاجز بيننا |
"Çatallı dille konuşan beyaz adam!" | Open Subtitles | "الرجل الأبيض يخادع في حديثه" |