Bu arayış beni ressam Arakawa ve şair Madeline Gins'in çalışmalarına yönlendirdi, bu tür çevrelerin bizi resmen öldürdüklerine inanıyorlardı. | TED | وقادني هذا إلى عمل الفنانة أراكوا والشاعرة مادلين جينس، التي اعتقدت أن أنواع البيئات هذه تقتلنا حرفيًا. |
Ormanın gelişimini tetikleyen çürüme döngüleri var. Dahası ayaklarınızın altında resmen çevrenizeki bütün bitkileri birbirine bağlayan mantar ağları var. | TED | هناك فترات من الاضمحلال تقود نمو الغابات، وهناك شبكات من الفطر تحت قدميك والتي تربط حرفيًا جميع النباتات حولك. |
Evet, ama gördüğün şey ...gerçek anlamda, hayal gücünün bir ürünü olabilir. | Open Subtitles | أجل، لكن ما رأيته يمكن أن يكون حرفيًا شيء مختلق من خيالك |
Bir damla zehir üretmek için gerçek anlamda yüzlerce örümcek gerekiyor. | TED | يتطلبنا الأمر حرفيًا مئات العناكب لإنتاج ما يعادل قطرة تعادل بحجمها حجم قطرة المطر. |
kelimenin tam anlamıyla lazerlerle oynuyorlar fişek tabancasına göre sapanlara göre. | TED | إنهم يلعبون حرفيًا بالليزر بالنسبة إلى المقاليع، وبالنسبة إلى بندقية الرش. |
kelimenin tam anlamıyla günün herhangi bir saatinde sıcak pretzel alabilirsin. | Open Subtitles | يمكن أن تتناولي بريتزل ساخنة في أي وقت من اليوم حرفيًا |
Sadece lavaboya koyacaksın. Cidden, sadece lavaboya doğru 10 cm. götüreceksin. | Open Subtitles | فقط ضعه بالمغسله حرفيًا , فقط حركه 6 إنشات ناحية المغسله |
Yani gerçek manada bir fizik problemi. Anlayamadım. | Open Subtitles | أعني، أن هذا حرفيًا مشكلة الفيزياء |
Şu andan itibaren harfi harfine rehber kitaba uyacaksınız. | Open Subtitles | من الآن وصاعدا ستبع الكتاب المرشد حرفيًا |
Oğlum şehre dönüşünü bekliyor ama ona katılmayı reddedersen sen ve ailen resmen bedelini ödersiniz. | Open Subtitles | فابني بانتظار عودتكِ في المدينة، لكن إن رفضتِ الانضمام إليه، ستدفعان العواقب حرفيًا أنتِ وعائلتكِ. |
Ondan kaçmak için benimle uyudun resmen. | Open Subtitles | أنتِ حرفيًا نمتي مع بنفس السرير لتتجنبيه. |
Yani İngilizce dilinde resmen anlamına gelen bir sözcük artık yok. | Open Subtitles | لذا الأمر هو، لم يعد لدينا كلمة في اللغة الإنجليزية تعني حرفيًا. |
Birinin gidip kızın omurgasının geri kalanını da kırması gerekiyor çünkü resmen ırzıma geçti. | Open Subtitles | أحدهم بحاجة لكسر بقية نخاع فتاةً ما لأنه اغتصبتني حرفيًا |
Ama sonra bugün bu adamları izlerken fark ettim gerçek anlamda hiçbir şeyleri kalmamış ama yine de idare ediyorlar. | Open Subtitles | لكن بعدها كنت أراقب هؤلاء الرفاق اليوم، وهم حرفيًا لم يتبقى لهم شيء، لكنهم يواصلون. |
Demek istediğim, bu GQ dergisi gerçek anlamda bir enstitü. | Open Subtitles | أعني، فهذه مجلة جي كيو ومايعني حرفيًا أنها معهد |
gerçek anlamda en uzun savaştı ve bu kadar uzun bir savaşı kazanmak için inanman gerekir. | Open Subtitles | أطول حرب في التاريخ، حرفيًا وللفوز بحرب كهذه عليك أن تؤمن |
Ama şeker hatunlar hep kandırılır. gerçek anlamda. | Open Subtitles | ولكن السكان اللطفاء يفشلون دائمًا حرفيًا |
Harvard İşletme bölümünde öğretim görevlisiyim ama mecazi hatta belki de kelimenin tam anlamıyla "tutuşmuş" bir organizasyona gitmek inanılmaz ilgimi çekmişti. | TED | أنا أستاذة في كلية هارفارد لإدارة الأعمال، لكني كنت منجذبة للغاية للذهاب إلى منظمة كانت مجازيًا وربما حرفيًا مشتعلة. |
Gerçek şu ki kelimenin tam anlamıyla aramızda Irak veya Afganistan gazisi olan 2.6 milyon kadın ve erkek var. | TED | في الواقع لدينا حرفيًا 2.6 مليون من الرجال والنساء الذين هم من قدامى الجنود في العراق أو أفغانستان وهم جميعًا بيننا. |
Tüm bu işlemler kelimenin tam anlamıyla bilgisayardaki "1"ler ve "0"ların değişimiyle yapılıyor. | TED | كل هذه التفاعلات حرفيًا تغير فقط الأحادي و الأصفار على أجهزة الحاسوب. |
Cidden geleceği ellerinde tutuyorlardı, ama onu göremediler. | TED | أمسكوا حرفيًا بالمستقبل في أيديهم ولكن لم يتمكنوا من رؤيته. |
- Yok, gerçek manada kesmek değil. | Open Subtitles | كلا، لا أعني حرفيًا دبحهم |
rehine kurtarma kitabını harfi harfine takip edeceklerdir. | Open Subtitles | نحن نعلم الآن أنهم بتعون خطة لعب فريق إنقاذ الرهائن حرفيًا |
İt herifle Ciddi ciddi sidik yarışına girdim. | Open Subtitles | أنا حرفيًا في مسابقة تبول مع ابن العاهرة هذا. |
Burada olan şey: Hayat, Dünya yüzeyinde ortaya çıktığı dönemde Mars için her şey kötüye gitti, tam olarak olan bu. | TED | إليكم ما حدث: عندما انفجرت الحياة على سطح الأرض، ذهب كل شيء شمالًا إلى المريخ، حرفيًا. |