Bu ilk seferinde çuvalladığın gerçeğini değiştirmiyor. | Open Subtitles | هذا لا يغيّر حقيقة أنّك رسبتَ في المرّة الأولى |
Bu, gününün çoğunu odanda tıkılıp geçireceğin gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | ومع ذلك فإنها لن تغيّر حقيقة أنّك ستقضي معظم يومك عالقاً في ذلك المكتب |
Eğer bir hikaye isteseydim Rus bir fahişeyi hamile bıraktığınız gerçeğini kullanırdım. | Open Subtitles | إذا أردت قصّة، سأنشر حقيقة أنّك جعلت عاهرة روسيّة حاملاً |
Bu sadece kendini sağlama almak olur ve daha önce suç işlediğin gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | إنّها محاولة لإنقاذ نفسك، ولا تلغي حقيقة أنّك قمت بارتكاب جريمة بالفعل |
Yani günün ortasında kampüsün dışına çıkacağın gerçeğini görmezden gelmemi mi istiyorsun benden? | Open Subtitles | لذا تريد منّي أن أستوعب حقيقة أنّك ستتخطى الحرم في منتصف اليوم. |
Ön koltukta 84'lük viski bulduk, kaza yerinden kaçtığın gerçeğini söylemeye bile gerek yok. | Open Subtitles | ، فلقد وجدنا شراب"بربون" على المقعد الأماميّ بغض النظر عن حقيقة أنّك شعرت بالحاجة . للهرب من مكان الحادثة |