En son yapmak istediğim şey seni incitmektir ama gerçekte nasıl biri olduğunu sana göstermeliydim. | Open Subtitles | كان علىّ فعل ذلك ما أردت جرح مشاعرك لكن كان علىّ أن أريك حقيقتها |
Nihayetinde en başta gerçekte ne olduğu konusunda ona yalan söyledin zaten. | Open Subtitles | أنت كذبت عليها دائماً وذلك لأخفاء حقيقتها عنها |
Sadece negatif düşünceleri kovmaktan ya da gerçeği canlandırmaktan bahsediyordu. | Open Subtitles | لقد تحدثت عن طرد الافكار السلبية فقط او تصور حقيقتها |
Eğer bunu yapabilirsek, bilgiyi ve gerçeği açığa çıkarabiliriz. | Open Subtitles | و إن استطعنا ذلك , فستظهر المعرفة على حقيقتها.. |
Bu hâlde, bağışıklık sisteminiz kanser hücresinin Gerçek yüzünü görebilecektir: Yani yok edilmesi gereken bir şey olduğunu. | TED | حسنًا، جهازك المناعي سيكون قادرًا ربّما على رؤية الخليّة السرطانية على حقيقتها: شيئًا لا بد من تدميره. |
Ama şimdi isteyeceğim şey hayatında bir kez olsun her şeyi olduğu gibi görmen. | Open Subtitles | شكرا لك ولاكني اطلب الان انه لمرة في حياتك شاهد االامور على حقيقتها |
Yıldız Geçidi'nin ne olduğunu yarım yüzyıl öncesinden anlayabilen bir adam. | Open Subtitles | ويمكن أن يكون حيا ، الرجل صاحب رؤية عن بوابة النجوم و عن حقيقتها قبل أي شخص آخر بنصف قرن |
Bu fiyat biçilmez draje, nane şekeri dediğin şey aslında biyokimya dünyasının bir zaferidir. | Open Subtitles | تلك الحلوى الرخيصة؟ التي تشبهها بلا عناية بالنعناع في حقيقتها تعتبر انتصارا في مجال الكيمياء الحيوية |
Ben de Baltimore'dan bir arkadaşımı aradım, ve böylece onun kim olduğunu artık biliyorum. | Open Subtitles | لذلك اتصلت بصديقٍ لي في بالتيمور والآن، بتّ أعرف حقيقتها |
Keşke çıksalardı. Perişan olurlardı. Bırakalım da Dünya onun gerçekte ne olduğunu görsün. | Open Subtitles | لكنت أتمني هذا ، ليكون منظراً للعالم الأجمع لتظهر حقيقتها أمامهم |
Umarım gerçekte onun nasıl biri olduğunu görecekler ve bu filmi yapmamız gerektiğini anlayacaklardır. | Open Subtitles | يرون حقيقتها ، وسيدركون انّ ان علينا ان نجعل هذا الفيلم مدروس |
gerçekte paralel olan çizgileri, uzaktaki bir noktada birleşeceklermiş gibi çiziyordu. | Open Subtitles | الخطوط المتوازية في حقيقتها جعلها تتلاقي في نقطة وهمية |
gerçekte ne olduğunu öğrenirse daha onunla birlikte olmaz diye düşündüm. | Open Subtitles | اعتقدت أنه إذا عرف حقيقتها لن يود البقاء معها اكثر |
Bu nedenle gerçeği size göstermek için kanıt elde edene kadar beklemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | و لذلك اضطررتُ للانتظار حتّى أحصلَ على الدليل. و أريكم حقيقتها الفعليّة. |
Birbirimiz hakkında her konuda tam olarak düşündüklerimizi söylüyorsak eğer bence hiçbir şey atlamayalım mesela hayatından asıl tatmin olmayanın sen olduğu gerçeği gibi. | Open Subtitles | إذًا إن كانت هذه هي المحادثة الجللة التي نتصارح فيها عن حياتنا معًا فأعتقد أن علينا نقاش كونك الطرف المتهرب من حقيقتها. |
Peki, alnına koy ve sana gerçeği göstermesini iste. | Open Subtitles | حسنا، ثبيتيها على جبينك و أطلبي منها أن تريك حقيقتها |
Gerçek perdelere yansımaz ancak kalplerinizde yaşar. | Open Subtitles | التى لا تقع حقيقتها على شاشاتنا لكنها تقع فى قلبك |
Pekala bu çok hoş bir duygu. Ama onu Gerçek haline dönüştürdüğümde... | Open Subtitles | حَسناً، ذلك شعور لطيف جداً لكن عندما أُغيّرُ مظهرَها إلى حقيقتها |
Eğer paran varsa Gerçek Hindistan'ı göremiyorsun. | Open Subtitles | وإن كان معك المال ، فلن تري الهند على حقيقتها ، أليس كذلك؟ |
Gözünün önündeki şeyleri olduğu gibi göremiyorsun. Tehlikeli bir şey bu. Sana bel bağlayan insanlar var. | Open Subtitles | يمنعك من رؤية الأشياء على حقيقتها هذا خطر، فلديك أشخاص يعتمدون عليك |
Pi'nin ne olduğunu görmeye bu kadar yaklaşmışken durabildi? | Open Subtitles | وقد كان قريبا من رؤية النسب الثابتة على حقيقتها ؟ |
Eğer dünyayı sevdiğin veya sevmediğin şeyler olarak ayırmayı bırakıp varlıkları aslında oldukları gibi görecek olursan hayatında oldukça geniş bir huzur bulacaksın. | Open Subtitles | إن توقفتَ عن رؤية العالم بلغة ما تحبه وما تكرهه ورؤية الأشياء على حقيقتها |
Bunu kim olduğunu bilmeyen küçük kıza anlat. | Open Subtitles | قل هذا للفتاة الصغيرة التي لاتعرف حقيقتها |
Diyorum ki onu suçlamakla öyle meşguldüm ki nasıl biri olduğunu görmedim galiba. | Open Subtitles | .كلما أقوله. كنتمشغولةبلومها, و لم أرى حقيقتها وسط هذا |