İşbirlikçi tasarımın yaratıcı problem çözme tekniklerini kullanarak, istedikleri sonuçları elde etmek için planlı çalışıyorlar. | TED | إنهم يعملون عكس النتائج التي يريدونها، باستخدام أساليب حل المشاكل الإبداعية من التصميم التعاوني. |
Şehir rakunları şu anda problem çözme konusunda kırsalda yaşayan kuzenlerinden kayda değer ölçüde daha başarılı. | Open Subtitles | الراكون الحضاري الآن أفضل وبشكل واضح في حل المشاكل .. مقارنة بأقربائهم في الريف |
İstila ettiklerinde de onları sorun çözme gibi üretken düşünce şekillerine döndürmeniz lazım. | TED | ولكن حين يحاول ذلك، عليكم أن تلهوه في أشكال فعّالة من التفكير، كطريقة التفكير في حل المشاكل. |
Bütün gün sürekli sorun çözme ve verimlilikten bahsedip durdun. | Open Subtitles | على طول اليوم، كل ما تحدثت بشأنه هو حل المشاكل و الكفائة |
Bu onların sorunları çözme becerilerini ve onların müşterilerle olan ilişkisinin önemini arttırdı. | TED | يزيد من مدى أهمية مهاراتهم في حل المشاكل وتوطد علاقاتهم مع العملاء. |
Ama hızlı öğrenirim ve problem çözmede iyiyimdir. | Open Subtitles | لكنني متعلمة سريعة جداَ وبارعة في حل المشاكل والحماية |
Şimdi, mimarlak olarak, biz problemleri çözmek için yetiştirildik. | TED | نحن الآن كمهندسين معماريين تدربنا على حل المشاكل |
Fakat üç numaraya bakın, yaratıcılık; iki numara, eleştirel düşünme; bir numara, karmaşık problem çözme -- bunların hepsi robot veya bilgisayarın çok kötü olduğu alanlar. | TED | لكن أنظروا إلى النقطة الثالثة، الإبداع، النقطة الثانية، التفكير النقدي التحليلي، النقطة الأولى، حل المشاكل المعقدة -- كل المهارات التي سواء الإنسان الآلي أو الحاسوب سيء فيها حقًا. |
(Kahkahalar) İşaret diliyle iletişim kuramıyor olabilirim ama kararlılığım ve problem çözme yeteneğim, çoğu insanın yüzleşmediği problemleri aşmak için beni farklı açılardan bakmaya zorlayarak arttı. | TED | (ضحك) قد لا أستطيع أبدًا التواصل بلغة الإشارة، لكن عزيمتي المتزايدة وقدرتي العامة على حل المشاكل تصاعدت عن طريق التفكير القسري للقضاء على المشاكل التي لا يواجهها معظم الناس. |
problem çözme başlasın. | Open Subtitles | لقد بدأ حل المشاكل . |
problem çözme ŞAMPİYON EKİBİ | Open Subtitles | "أبطال فرق حل المشاكل" |
Ne cehenneme sorun çözme ve verimlilikle ilgili yardım ihtiacım olduğunu sandınız ki? | Open Subtitles | لماذا بحق الجحيم تعتقد أني بحاجة إلى مساعدة؟ مع حل المشاكل و الكفاءة على أي حال؟ |
Şimdi de İngilizce, sorun çözme dili olmaya doğru ileriyor. | TED | والآن الانجليزية أصبحت لغة حل المشاكل. |
Sadece sınırlı sorun çözme becerileri var. | Open Subtitles | مهارات حل المشاكل محدودة لديها |
REM uykusunun beynin sorunları çözme yöntemi olduğunu okumuştum. | Open Subtitles | لقد قرأت أن حركات العين السريعة هي طريقة المخ في حل المشاكل |
Senin mükemmel sorumluluk anlayışına ve muhteşem sorunları çözme yeteneklerine dayanarak mı? | Open Subtitles | ...حِسك العالى تجاه المسئوليات أم مهارتك فى حل المشاكل ؟ |
Güney Kaliforniya Üniversitesindeki araştırmacılar şunu buldular -- sohbet ederken veya ödev yaparken sosyal medyada gezen gençler üzerinde çalışıyorlar ve bu yolda geçen iki yıl sonunda, kişisel gelecekleri ve etraflarındaki, şiddet gibi sosyal sorunları çözme konusunda hayal güçleri ve yaratıcılıkları zayıflamış durumda. | TED | باحثون في جامعة كاليفورنيا الجنوبية وجدوا وهم يدرسون المراهقين المستخدمين لوسائل التواصل الاجتماعي خلال أحاديثهم مع أصدقائهم أو أداء واجباتهم المنزلية لمدة سنتين، أنهم أقل ابداعًا وخيالًا حول مستقبلهم الشخصي وحول قدرتهم على حل المشاكل الإجتماعية، مثل العنف في مناطقهم. |
Bir belediye meclisi üyesi olarak, her ne şekilde olursa olsun problemleri çözmek.. | Open Subtitles | كعضو مجلس المدينة، وظيفتي هي حل المشاكل بأي طريقة استطيع |
Problem çözücüler ve benim yetiştiğim zamanla karşılaştırırsak, elbette bilgi parmaklarınızın ucunda. | TED | هم بارعون في حل المشاكل. وبالتأكيد، فقد جعلت المعلومات في متناول يديك، مقارنة بالوقت الذي كنت فيه شابة. |
Kuzey Nijerya'da, politik liderler ve geleneksel Müslüman liderler, lojistik ve halk güvenliği ile ilgili sorunları çözmeye yardım etmek için programa doğrudan dahil oldular. | TED | في شمال نيجيريا، السياسيون ، و شيوخ الدين المسلمين ، اصبحوا جزءا فعالا في البرنامج لكي يساعدونا على حل المشاكل اللوجستية و كسب ثقة المجتمع. |
O bu işe rehberlik edebildi ve gerçekten çok işe yaradı. Bir takım problemlerin de üstesinden gelebildi. | TED | وقد كانت قادرة على تجربة هذه الفكرة والتي نجحت بشكل كبير، وقد كانت قادرة نوعاً ما على حل المشاكل وغيرها |
John Steinbeck bu duruma uyku komitesi adını verdi ve araştırmacı, sorunları çözmede rüya görmenin etkisini kanıtladı. | TED | دعا جون ستاينبك، لجنة للبحث في أمر النوم، وأثبت الباحثون تأثير الأحلام على حل المشاكل |