Birisi, tarih öncesi kehribardan DNA'larını çıkarak dinazorları tekrar yapıyor. | TED | شخص ما قام بإعادة هندسة الديناصورات باستخراج حمضها النووي من عنبر عصور ما قبل التاريخ. |
İlk bulduğumuz şey dünya dışı olmadıklarıydı çünkü DNA'larını Dünya üzerindeki her şeyle eşleştirebildik. | TED | لذلك أول شيء اكتشفناه أنها ليست أجنبية، لأننا يمكن أن نطابق حمضها النووي مع كل شيء آخر على الأرض. |
Işığa duyarlı bakteriler DNA'larını karanlıkta güvenle değiş tokuş edebilmek için yoğun ışıktan kaçarlar. | Open Subtitles | البكتيريا الحساسة تبتعد عن الضوء القوي لتتبادل حمضها النووي بأمان في الظلام. |
Yapmamız gereken son şey de X ve Y için şunu gösterebilmekti: Hücrelerin büyüyüp bölünebildiği, DNA'larında X ve Y'ye tutunabildiği. | TED | لذا فإن الخطوة الأخيرة التي وجب علينا القيام بها هي إثبات أنه بواسطة الـX والـY، فإن الخلايا تستطيع النمو والانقسام والحفاظ على الـX والY في حمضها النووي. |
Bu konuşmanın başında size 2014 yılında daha fazla bilgi saklayan yarı sentetik organizmaların yaratıldığını söylemiştim. X ve Y, DNA'larında. | TED | في بداية حديثي هذا أخبرتكم أننا أعلنا في عام 2014 تشكيل عضيات شبه اصطناعيّة تحوي معلومات أكثر، عن طريق X وY في حمضها النووي. |
Kızın DNA profilini anne babasından alınan numunelerle karşılaştırdım. | Open Subtitles | حسناً لقد فحصت أوصاف حمضها النووي إزاء العينات التي لدي من والديها |
Artık çok geç, adamım. Hırsızlık kızın hamurunda var. | Open Subtitles | فات الأوان يا رجل إنّه في حمضها النووي |
Siz bir insansınız ve tam da şu anda hayattasınız çünkü onlar hayatta kalmayı başararak DNA'larını yaşamın tarihinin en tehlikeli zamanlarından geçirerek aktardılar. | Open Subtitles | أنت إنسان و حي في هذه اللحظة تحديداً لأنها نجحت في الصمود و نقل حمضها النووي خلال واحدة من أكثر الفترات غدراً |
Bu yüzden Razib ve iş arkadaşları nasıl bu kadar dost canlısı olduklarını anlamak için DNA'larını araştırıyor. | Open Subtitles | لذا قامَ (رازيب) و زملائه بالنظر في حمضها النووي لرؤية كيفَ اصبحت ودودةً إلى هذا الحد. |
Sadece deniz suyunu alıyoruz ve filtreliyoruz ve sonra bu filtrelerden değişik büyüklükteki organizmaları topluyoruz. Daha sonra bunların DNA'larını Rockville'deki laboratuvarımıza götürüyoruz, ve burada genetik koda ait yüzlerce milyon sayıda olan karakterleri her 24 saatte bir sıralıyoruz. | TED | نحن نأخذ فقط مياه البحر ونقوم بفلترتها، ونقوم بأخذ أحجام مختلفة على مرشحات مختلفة. ثم نأخذ حمضها النووي (DNA) إلى مختبرنا في روكفيلي، حيث يمكننا سلسلة مئات الملايين من رموز الشفرة الجينية كل 24 ساعة. |
Kaybolduğunda kontrol amaçIı özel eşyalarından alınan | Open Subtitles | هل يمكن مقارنة حمضها النووي مع حمض (كيرلي)؟ |
Mina'nın 2004'teki diş fırçasından alınan örnekle DNA'sı tam uyum sağladı. | Open Subtitles | حمضها النووي تطابق مع العينة المأخوذة من فرشاة أسنان (مينا) من عام٢٠٠٤ |
Kızgınlık Maze'in doğasında, hamurunda, şeytani DNA'sında var. | Open Subtitles | الغضب هو إعدادات (ميز) الإفتراضية مخبز نوعا ما في حمضها النووي الشيطاني |