İlişkimizi bir sonraki seviyeye taşımak istediğimi kanıtlamak için sana yüzük aldım. | Open Subtitles | وفقط لأثبت لك أنّي أودّ أخذ الأمور للمستوى التّالي، جلبتُ لكِ خاتمًا. |
Sonra bir gün parmağındaki yüzük sıradan bir yüzük haline gelecek. | Open Subtitles | ويومًا ما سيكون ذلك الخاتم .ليس سوى خاتمًا عاديًّا |
İlerisi tehlikeli gibi duruyor parmağıma yüzük takman gerek. | Open Subtitles | مجازفًا بأن أبدو متخطيًا المراحل التمهيديّة بشكل فجّ أحتاجك أن تضعي خاتمًا في هذا الإصبع. |
Sanırım bana bir gün ışığı yüzüğü yapmıyorsun değil mi? | Open Subtitles | أفهم من ذلك أنّك لا تصنعين خاتمًا نهاريًّا لي، صحيح؟ |
Scotland Yard'a katılmamın üstünden çok geçmemişken tefeciye çok lüks bir yüzüğü satmaya kalkışan bir adamın davasıyla ilgili olarak görevlendirilmiştim. | Open Subtitles | و بعدما أصبحتُ شرطيًا، ألقي القبضُ على رجلٍ فقير يملك خاتمًا ثمينًا. |
Ahbap, seni ölümden döndüren sihirli bir yüzüğün var. | Open Subtitles | يا صاح، إنّك ترتدي خاتمًا سحريًّا يعيدك من الموت. |
Dur bir dakika. Herhalde bana boktan bir yüzük vermeyecekti! | Open Subtitles | انتظري، أنا لا أريد خاتمًا رخيصًا. |
Evet, gidip yüzük alırım ve sonra annemlerin yazlığının oradan sahil kulubesi kiralarız. | Open Subtitles | ...نعم ، سأجلب خاتمًا و وسنُؤجّر تلك الباحة أمام منزل والديّ الشاطئيّ |
Bu arada elinde yüzük de yok | Open Subtitles | وبالمناسبة، لا أرى خاتمًا على إصبعها |
Sana hemen yüzük alacağım anlamına da gelmiyor. | Open Subtitles | تعني أنّي أريد بناء علاقة معكِ لكنّها لا تعني أنّي مستعد لمنحك خاتمًا تعني أنّي أريد بناء علاقة معكِ لكنّها لا تعني أنّي مستعد لمنحك خاتمًا |
Eşyalarım arasında kraliyet damgalı bir yüzük buldum. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}.وجدتُ خاتمًا ملكيًّا بين أغراضي |
Eski nişanlıma yüzük almayı düşünüyordum. | Open Subtitles | فكرت أن أشتري خاتمًا لحبيبي السابق |
Ve sana yüzük yaparım. | Open Subtitles | وثم سأجعلهُ خاتمًا ذهبيًا لكِ. |
Ben o yüzüğü anneme doğum günü hediyesi olarak almıştım. | Open Subtitles | لقد اشتريت خاتمًا من أجل أمِّي كهدية لعيد ميلادها |
Bak, Günışığı yüzüğü istediğini biliyorum, çocuk. | Open Subtitles | انظر، أعلم أنّك تودّ خاتمًا نهاريًّا يا غلام |
Evet, beş bin dolar ederindeki bir yüzüğü hizmetliye öylesine vermiştir kesin. | Open Subtitles | صحيح, لقد أعطت الرجل العامل خاتمًا يساوي خمسة آلاف دولار |
Bir şey söylemeden evvel şunu bil ki annem dekorasyon kutusunda buldu yüzüğü. | Open Subtitles | قبلما تقول شيئًا، فاعلم أن أمي وجدت خاتمًا في صندوق الزخارف. |
Gecenin bir yarısı, plakasız bir araç geliyor yüzüğü bulduğun bagajın kaplaması sökülmüş bu durumda ilk aklına gelen rehinciye gitmek mi oluyor yani? | Open Subtitles | إذًا، سيارة تظهر في منتصف الليل بدون لوحات والصندوق مجّردًا من السجّاد حيث تجد خاتمًا -وأول خطوة لك هي محل رهانات؟ |
Demirbaşlara davet edildiğin zaman Günışığı yüzüğünü alırsın. | Open Subtitles | تنال خاتمًا نهاريًّا حين تُدعى للدائرة الداخليّة |
Beni parmağında oynattı kahpe. | Open Subtitles | قامت بخداعي وجعلتني خاتمًا بإصبعها الصغير، تلك العاهرة |