Yani beni işe alarak, Dolabını küçültmüyorsun, aksine genişletiyorsun. | Open Subtitles | ستقومين بتوسيع خزانتكِ فعلاً ولن تُنقِصيها |
Bir de Dolabını jambonla kapladığım için. | Open Subtitles | .ومن ثم وضعت لحم الخنزير على خزانتكِ |
O notu dolabına herhangi biri koymuş olabilir. | Open Subtitles | أيّ شخص يمكنه وضع تلكَ الملاحظة في خزانتكِ |
Girişin karşısında o çok sevdiğin ceketinle dolabına dayandığını ve saçlarını kulaklarının arkasına kıvırdığını görüyorum. | Open Subtitles | أراكِ عبر الممر تميلين على خزانتكِ الى تلك السترة التي تحبينها كثيراً والطريقة التي تثنين بها شعرك خلف أذنيك |
dolabında konyak sakladığına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق بأنكِ تحتفظين بالشراب في خزانتكِ |
dolabında sakladığın şarap soğutucuları. | Open Subtitles | زجاجات نبيذ الخوخ تلك التي وجدتها مخبأة في خزانتكِ |
Hayır, bu eski dolabından bir şey. Sadece geri dönüşüm yapıyorum. | Open Subtitles | لا، هذا جزء من خزانتكِ القديمة وأنا أُعيد ارتدائهم فقط |
- Bunu karşılayabilmenize şaşırdım, Stephanie. Dolabını gördüm. | Open Subtitles | يفاجئني أنك تستطعين تحمل نفقات أحدهم يا (ستيفاني) فلقد رأيت خزانتكِ.. |
Dolabını boşalt. | Open Subtitles | -أخلي خزانتكِ |
Sadece, şunları dolabına koy. | Open Subtitles | فقط,ضعي هذه الأشياء في خزانتكِ |
Ben çıkıp dolabına bakınacağım, ...bir şeyler bulurum. | Open Subtitles | سأذهب إلى خزانتكِ و أفتّش فيها و سنجد بعضَ الأشياء. -مرحباً يا (إلي ). |
Zarfı dolabına ben koydum. | Open Subtitles | انا من وضع المغلف في خزانتكِ |
Bir öğle yemeğini paket yaptır ve dolabında sakla. | Open Subtitles | أحضري غدائكِ معكِ وضعيه في خزانتكِ |
- Elbise dolabında, sutyenlerinin altında. | Open Subtitles | -في خزانتكِ ، تحت حمالات ... |
Köşeni kişiselleştireceksin. Kendi dolabından kıyafetler kullanacaksın bunun gibi mesela. | Open Subtitles | ستكتبين عمودكِ بشكلٍ شخصي ستأخذين قِطعاً من خزانتكِ الخاصة |