| Kendi hayatımıza savaş ilan ettik ve bu bize son bir seçenek bıraktı | Open Subtitles | و أعلنوا الحرب على طريقة معيشتنا و لم يتركوا لنا إلا خيار واحد |
| Aslında bariz bir seçenek vardır ama her çocuk eve, annesine koşmak istemez. | Open Subtitles | حسناً، هناك خيار واحد واضح، ولكن ليس كلّ طفل متلهّف للعودة إلى منزله للتحدث إلى أمّه |
| Tanrım, en azından tek seçenek kaldı. Buradan sağ çıkabiliriz. | Open Subtitles | على الأقل، يتبقى خيار واحد ربما سنخرج من هنا أحياء |
| Soğuktan, organik olarak bizi izole edecek bir seçeneğimiz var. | Open Subtitles | هناك خيار واحد آخر وسيلة لعزلنا من البرد ، ممم عضوياً |
| Onu, seninle ya da sensiz yakalayacağız, bu yüzden eğer günbatımını seyretmek istiyorsan, tek bir şansın var. | Open Subtitles | سنقبض عليه برفقتك ودونك، فأمامك خيار واحد فقط، وذلك إن شئت رؤية غروب الشمس مجدداً |
| O halde tek bir seçeneğim olduğunu anlıyorsunuzdur. | Open Subtitles | إذن لابد أن تفهم أنه ليس لدي سوى خيار واحد |
| Ama eğer ölürüm de ondan ayrılamam diye düşünüyorsan başka bir seçeneğin var. | Open Subtitles | لكن اذا لم تستطيعي وفضلت الموت على فعل هذا فأمامك خيار واحد متبقي |
| Ama bir şey istiyorsanız tek bir seçeneğiniz var. | Open Subtitles | لكن إن أردت شيئا، فأمامك خيار واحد |
| Ama senin için daha iyi bir seçenek var. Bugüne kadar olanların en iyisi. | Open Subtitles | ولكن هناك خيار واحد جيد لك فقط هذا كل ما بقي |
| Savaş alanında tek bir seçenek vardır öl ya da öldür. | Open Subtitles | ثمّة فقط خيار واحد في أرض المعركة تَقتل أو تُقتل |
| Ama şu anda bulunduğumuz noktada, tek bir seçenek var. | Open Subtitles | ولكن من موقفنا الآن، لا يوجد إلاّ خيار واحد |
| dava açabileceğinden bile emin değilsen geriye tek bir seçenek kalıyor. | Open Subtitles | إن لم تكوني حتى متأكدة أنه يمكنك توجيه اتهامات إذن لا يوجد سوى خيار واحد |
| - Saniyorum bu, bize geriye sadece bir seçenek birakiyor. | Open Subtitles | أظن أن هذا لا يترك لنا سوى خيار واحد |
| Teğmen, şunu anlamalısın ki böyle bir Polonya'da... sana kalan tek seçenek mücadele etmektir. | Open Subtitles | عليك أن تدرك أن لك ولآلاف الناس من أمثالك هناك خيار واحد فقط : |
| o zaman bu durumda tek seçenek var. | Open Subtitles | في تلك الحالة لم يعد لدينا إلا خيار واحد |
| Pekâlâ bu bize tek seçenek bırakıyor. Bütün sistemleri kapatmalıyız. | Open Subtitles | بقي أمامنا خيار واحد إيقاف مؤقت شامل للأنظمة |
| Nefes almak istiyorsak tek bir seçeneğimiz var. | Open Subtitles | إذا أردنا أن نتنفس فليس لدينا سوى خيار واحد |
| Nefes almaya devam etmek istiyorsak tek bir seçeneğimiz var. | Open Subtitles | إذا أردنا أن نستمر بالتنفس فلدينا خيار واحد فقط |
| Bebeğim, yalnızca bir seçeneğimiz kaldı. | Open Subtitles | عزيزتي ليس لدينا سوى خيار واحد |
| Şu an sadece bir şansın var. | Open Subtitles | لديكِ خيار واحد فقط الآن. |
| İzlediği için tek bir seçeneğim vardı: | Open Subtitles | لذا كان لدي خيار واحد |
| Birkaç saat içinde gerçekten de sadece tek bir seçeneğin olduğunu anlayacaksın. | Open Subtitles | في غضون ساعات قليلة، فسوف تدركين هناك في الواقع خيار واحد هنا. |
| Ama birini TV'yle etkilemek istiyorsanız o konuda tek bir seçeneğiniz var. | Open Subtitles | ولكن لو أردت فعلاً إبهار أحد بتلفاز -لديك فعلاً خيار واحد |
| Dubleks konusunda, bilirsin sadece bir seçenekti. | Open Subtitles | بالنسبة لمعاقبتك المدبّلة تعلمين , إنه حقاً خيار واحد فقط |
| tek seçeneğimiz var. Seni yerüstüne çıkarmalıyım. | Open Subtitles | لدينا خيار واحد فقط يجب أن أصطحبك إلى السطح |
| Benim gibi harika bir insanın tek bir seçeneği var. Hepsini yakmak. | Open Subtitles | شخص عال المستوى مثلي لديه خيار واحد |