"دلائل" - Traduction Arabe en Turc

    • ipucu
        
    • kanıt
        
    • ipuçları
        
    • iz
        
    • kanıtlar
        
    • belirtisi
        
    • kanıtı
        
    • işaret
        
    • delil
        
    • izi
        
    • dair
        
    • kanıta
        
    • kanıtın
        
    • işareti
        
    • kanıtını
        
    Bütün çantanın ipucu olduğuna bakmamız gerekirken İpucu bulmak için çantaya bakıyorduk. Open Subtitles كنا نبحث عن دلائل في الحقيبة وأغفلنا النظر إليها باعتبارها هي الدليل
    - Parklar bize profilimizi çıkarmada davranışsal bir ipucu verecektir. Open Subtitles لكي يوصلن رسالته الخاصة بوضعية الصلاة حسنا,الحدائق ستعطينا دلائل سلوكية
    Cinsiyet ve etnisite çeşitliliğine sahip şirketlerin daha etkin olduklarını gösteren birçok kanıt var. TED هناك دلائل عديدة على أن الشركات متنوعة النوع والعرق أكثر تأثيرًا.
    WhatsApp, fotoğraf veya eposta gibi durumunu daha güvenilir kılacak başka kanıt var mı? TED وهل هناك أي دلائل اخرى، كرسائل الواتس أب، أو الصور، أو الايميلات. وهو ما سيقدم المزيد من المصداقية لقضيتك.
    İhtiyacın olan şey, ellerinde Yazar'la ilgili yeni ipuçları olan müttefikler. Open Subtitles ما تحتاجينه هو حلفاء جدد يمتلكون دلائل جديدة عن هذا المؤلّف
    Her yeri araştırdım ne bir köpek ne bir kan izine ne de kurallara aykırı bir şeyden iz bulabildim. Open Subtitles لقد بحثت فى كل مكان .. لا يوجد كلب و لا آثار دماء و لا توجد دلائل على حدوث عنف
    İnsan ağzının ve dişlerinin giderek daha da küçüldüğüne dair kanıtlar var. TED وهناك دلائل تقول ان الفم البشري واسنانه تغدو اصغر فأصغر
    Fiziksel bir belirtisi yoktur ayrıca araştırmalarda bir sezgi ya da his olarak tarif edilir. TED ليس لها أي دلائل مادية ظاهرية وفي الدراسات ، فإنها توصف حسب الموضوع أو الحالة كإحساس أو شعور.
    Şef, şu ana kadar herhangi bir ipucu bulamadık. Open Subtitles ايها الرئيس, حتى الأن لم يجدوا أية دلائل
    Nasıl ipucu olmaz? Adam bir iz bırakmış olmalı. Open Subtitles كيف لايوجد أي دلائل لابد أن الشخص ترك شيء ورائه
    Polis yetkilileri henüz bir... bilgi veremeyeceklerini ve... ipucu bulamadıklarını açıkladılar. Open Subtitles الشرطة ما زالت غير قادرة على منحنا اي معلومات في الوقت الحالي و هو يقولون انه لا توجد دلائل محتملة
    Sadece tek bir gelecek değil, mümkün olan bir çok geleceği ziyaret edip deneyimlemeniz için bu geleceklerden pek çok kanıt getirmek. TED لا أعني مستقبلاً بعينه، بل العديد من سيناريوهات المستقبل. وأحضر منها دلائل لكم، لتعيشوها اليوم
    Güçlü bir kanıt olmadıkça, CTU ona dokunamaz. Open Subtitles بدون دلائل قوية لن تستطيع الوحدة المساس به
    Mekânıma yerleştirmeye çalıştılar, evime yerleştirdiklerine dair kanıt da var. Open Subtitles حاولوا زرعه في منزلي لكن هناك دلائل على وجود مراقبة في الشقة التي تعلو شقتي.
    Tanıştığım bir aileden, ve bunların neden bu konuda ipuçları sunduğundan size bahsetmek istiyorum. TED أريد أن أخبركم عن أحد الأسر التي إلتقيتها، و لماذا أؤمن بأنها توفر دلائل.
    Bu çok bulutlu resimden bile, muhtemel bir geleceğe dair ipuçları edinebiliyoruz. TED ولكن حتى من هذه الصورة الغائمة جداً، بدأنا نحصل على دلائل للمستقبل المحتمل.
    Antikor yok. Bununla savaştığına dair hiç bir iz yok. Open Subtitles لا توجد أجسام مضادة , ولا دلائل على مقاومة الجسد لهذا ..
    Amirim? Gerçek kundakçıyı ortaya çıkaran bazı kanıtlar buldum. Open Subtitles يا رئيس الشرطة وجدت دلائل ستقودنا للمذنب الحقيقي
    Diğer X5'lerde böyle bir hastalık belirtisi gözükmedi. Open Subtitles إنه من الإكس 5 ولم تظهر أي دلائل على هذا النوع من الأمراض.
    Kanseri önlemede iyi olmadığının kanıtı. TED و لا يوجد حتى الان دلائل قوية لعلاج فيتامين د مرض السرطان
    Çatlak içe doğru ilerlemiş. Şeklinin değiştiğine dair bir işaret yok. Open Subtitles الكسور أصيبت من الداخل لا توجد أيّ دلائل على إعادة التشكيل
    Kimsenin yoluna çıkmayacaksın ve elinde delil olmadan ünlü kişileri kızdırmayı bırakacaksın. Open Subtitles أنت ستبقى بعيداُ عن أي شخص وعن إزعاج الشخصيات القوية بدون دلائل
    Ölünün beyninde darbe izi ya da pıhtılaşma yok. Open Subtitles الدماغ لا يُظهر أي دلائل على تعرضه للضرب,أو تخثر للدم
    Demek ki onun masum olduğuna dair bir şeyler biliyorsun. Open Subtitles هذا يعني أن لديك دلائل أكثر على أنه لم يرتكبها
    Kardeşinin serbest kalmasını istiyorsan kanıta ihtiyacım var ve bu kanıtı sen bulmamalısın. Open Subtitles إذا أردت أن أطلق سراح أخوك يجب أن يكون هناك دلائل, وهذه الدلائل لا يجب أن يأتي من طرفك
    Belki de katil, cesedin üzerindeki suçlu çıkarabilecek bir kanıtın alışılmadık defnedilme yöntemi yüzünden korunmuş olabileceğini düşünmüştür. Open Subtitles ربما شعر القاتل أن بعض دلائل الإدانة قد حفظ عن طريق اسلوب غير نظامي لمكان دفن ضحيته
    Kanserli hücre işareti gösteren 3 kişi daha var. Open Subtitles حتى الآن يوجد ثلاثة دلائل مبكرة على وجود خلايا سرطانية
    DNA kanıtını temizlemek istemiş olabilir. Open Subtitles التخلص من دلائل الحمض النووى هى احتمال واحد

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus