- Bunu yaptığımıza dair en ufak bir kanıt yoktur. | Open Subtitles | ليسَ هُنالِكَ أيّ دليلٍ بأنهُ معروفٌ أننا فعلنا أيّ شيء. |
Pekala, suçlama ve tehdidinizi dinledim ama hiç kanıt duymadım. | Open Subtitles | حسنٌ، لقد سمعتُ إدّعائك وتهديدك، لكنّي لم أسمع أيّ دليلٍ. |
Ayrıca konuşsam bile elimde kanıt falan yok. Gerçek bir kanıt yok. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنّي لا أملكُ أيّ دليل، أيّ دليلٍ فعليّ. |
- Zerre delil olmadan o cinayetleri üstüme atanlar da polisti. | Open Subtitles | الشرطة الذينَ اثبتوا كل هذهِ الجرائم ضدي من دونِ دليلٍ يذكر |
Tamam, dinle beni, cidden inanılmaz güçlü ve karşı konulamaz bir tür kanıta ihtiyacım var. | Open Subtitles | حسناً، اسمعي. أنا بحاجة ماسة لقطعة دليلٍ دامغة للغاية |
Burada bir yerde bombacının ne yaptığına dair bir ipucu olmalı. | Open Subtitles | لا بدّ من وجود دليلٍ هنا عمّا كان يفعله الانتحاريّ. |
İşin içine Adebisi'nin karıştığına dair sağlam kanıtın olursa | Open Subtitles | لو حصلتَ على دليلٍ قوي أنَ أديبيسي مُتورِط، سنتعاملُ معَه |
Elinde kesin kanıt olmadan bundan bahsedersen keçileri kaçırmış gibi görünürsün. | Open Subtitles | إن دخلتَ بأقلّ من دليلٍ قاطع فستبدو كمجنون |
- Bir şey olduğuna dair fiili kanıt... - ...olana kadar, hayır hiçbir şey yapmayacağım. | Open Subtitles | حتى أحصلَ على دليلٍ حقيقي بأن شيئاً قد حصل |
Bu sana 24 saat içinde sağlam bir kanıt bulmana yarayacak. | Open Subtitles | جيد. هاذا سيمنحك 24 ساعه للعثور على دليلٍ ما |
Ama kundakçılığa dair bir kanıt bulamadılar ne bir hızlandırıcı, ne başka bir şey. | Open Subtitles | ولكنَّهم لم يعثروا على أيَّ دليلٍ يدلُ على فعلِ فاعل لا مُسرعاتُ إشعالٍ ولا غيرها |
Kanuni bir infazın gerçekleşmesi için yeterli bir kanıt gerekir. | Open Subtitles | لتنفيذ قرار إعدام قانوني قرار يحتاج إلى دليلٍ كافٍ |
Kanser olsa buna dair kanıt olurdu. | Open Subtitles | لا بدّ من وجود دليلٍ على السرطان |
Parçası olduğumu düşündüğün bu komplo her neyse beni onunla ilişkilendirecek hiçbir kanıt bulamayacaksın. | Open Subtitles | أيما كانت هذه المؤامرة التي تظنينني جزءٌ منها... أضمن لكِ بأنكِ لن تجدي أي دليلٍ يربطني بها |
Şüpheli bir şeyler buluyorlar ve hasta olduklarını sanıyorlar fakat doktor olarak bizim görevimiz aksini söyleyen tıbbi bir kanıt olmadıkça endişelenmemektir. | Open Subtitles | يجدونَ ما يثير شكّهم ومن ثمَّ يقنعونَ أنفسهم بأنَّهُم مرضى لكنّنا كأطبّاء، كلانا يعلمُ أنّ مهمّتنا دفعَ القلق إلى أن نحصلَ على دليلٍ طبيٍّ يثبت العكس |
Eğer aleyhine bir delil bulacak olursam idama gidersin. | Open Subtitles | و لو وجدتُ أي دليلٍ داعِم، ستذهَب إلى وحدَة الإعدام |
delil elde etmek için bundan başka çarem yoktu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة للحصول على دليلٍ ضده |
Bu hemen yapılmalı yoksa delil falan kalmaz. | Open Subtitles | وإلا فلن يكونَ هنالكَـ أيُّ دليلٍ باقٍ ولن يكونَ بحوزتنا سوى رجلٌ بنغازيٌ |
Onu tutuklamak için yeterli kanıta sahip olduğumuz an polisi araya sokacağız. | Open Subtitles | حالما نحصل على دليلٍ كافٍ لنعتقله، سنُشرك الشّرطة. |
Tanrım, kadın daha ne kadar kanıta ihtiyacın var? | Open Subtitles | أي دليلٍ سيكون أوضح من ذلك؟ |
Shin'in geçmişi hakkında belki bir ipucu bulabiliriz. | Open Subtitles | فربما أي دليلٍ من ماضيه قد يرشدنا بمن فعل |
Bu kanıtın onu mahkum etmeye yeterli olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | وقال حتى يحصلون على دليلٍ لإدانتي.. |
Ben sana sadece rehberlik ediyorum. | Open Subtitles | أنا مجرد دليلٍ لك. |