İyi bir halkla ilişkiler kampanyası gerçekten altın değerinde. | Open Subtitles | هذه مشاركة دعائية حسنة النية تعادل وزنها ذهبًا حرفيًا. |
Kral Midas şöyle demişti: ''Dokunduğum her şeyin altın olmasını istiyorum,'' ve istediğini tam olarak elde etti. | TED | إذ قال الملكُ مايدس،" أريد أن يتحول كل ما ألمسه ذهبًا" وقد تحقَّقَت أمنيتهُ بحذافيرها. |
Yoksa altın yumurtlayan kazdan mı? | Open Subtitles | أم كانت الإوزّة التي تبيض ذهبًا ؟ |
Tüm dünya bok içinde yüzüyor ama altın gibi gösteriliyor. | Open Subtitles | الجميع يُلمّع ما لديه ويُسميه ذهبًا |
altın madeni bulduğumuzu sandık. | Open Subtitles | لقد كنّا نظن أننا سنصنع ذهبًا منه |
Bizi hemen aşağı indirirseniz altın içinde yüzersiniz! | Open Subtitles | ستكافئون بأوزانكم ذهبًا إذا أنزلتمونا، الآن! |
Ona altın sundum, dramatik bir altın. | Open Subtitles | لقد أعطيته ذهبًا ذهب مؤثر.. --يقصد معلومات قيّمه |
Çalışanlar daha iyi bir hayat sözü vererek altın teklif ettiler. | Open Subtitles | وعدت العبيد بحياة أفضل وقدمت لهم ذهبًا. |
Amaro ve dört arkadaşı, Bart, Charlotte, Daniel ve Eliza içinde 100 adet altın olan bir sandık ele geçirirler. | TED | (أمارو) ورفاقه الأربعة، (بارت) و(شارلوت) و(دانيال) و(إليزا) وجدوا ذهبًا: صندوقًا به 100 عملة نقدية. |
Boku parlatıp altın gibi göstermek. | Open Subtitles | تلميع الهراء وتسميته ذهبًا |
altın değildir | Open Subtitles | ♪ لا يُعدّ ذهبًا ♪ |
Bir ay sonra altın değerinde olacaklar. | Open Subtitles | تلك الاشياء ستجلب ذهبًا وفيرا |
- Belki de onun için bize altın verirler. | Open Subtitles | -إنّها تساوي ذهبًا . |